Ali İsmail cinayetine ilişkin davanın, önceki gün Kayseri’de görülen duruşmasında Korkmaz ailesinin avukatları, mahkemeye iddianamedeki eksiklikleri içeren dilekçe sundu. Dilekçede, Ali İsmail’e saldıranların AKP’nin muhalif kesimlere beslediği husumetin militer gücü olarak davrandığına dikkat çekilirken, sadece saldırıda bulunanların değil, azmettirenlerin de sanık koltuğununa oturtulması gerektiği belirtildi.
BASİT BİR ADLİ VAKA DEĞİL
İddianameyi hazırlayan savcının Gezi eylemlerini bir cümleyle geçiştirdiği de dile getirilirken yaşanan sürecin ayrıntılarıyla anlatılmaması nedeniyle Ali İsmail’in ölümüne neden olan saldırının hukuki bir müdahale içinde gerçekleşmiş olduğu izlenimini yarattığı vurgulandı. Dilekçede, Ali İsmail’in ölümünün basit bir adli vaka ihlali olarak anlaşılamayacağını, Gezi eylemlerinde anayasal hakkını kullanarak sokağa çıkan ve barışçıl eylemler yapan insanlara iktidarın düşmanca bir husumet içinde davranması sonucunda polisin halka pervasızca saldırmaya başladığı ifade edildi.
‘İKTİDARIN MİLİTER GÜCÜ GİBİ DAVRANDILAR’
Dilekçede Gezi eylemlerinde yaşanan ölümlerin ve yaralanmaların başbakanın ikramiye verdiği ve emrindeki güçleri yasa dışı şekilde harekete geçirmesi, sivil yandaşlarını çatışmaya azmettirmesi sonucu gerçekleştiği dile getirilirken şöyle devam edildi: “Polisin bu yasal dayanaktan yoksun haksız saldırganlığı bu övgüler içinde kontrgerilla yöntemlerini de uygulama isteğini göstermiştir. Birçok sivil polis yasaların kendilerine verdiği ve sadece onları kullanmakla yetkileri olduğu teçhizatlar yerine ellerinde çivili sopalar, demir çubuklar ve çeşitli kesici aletlerle sokağa insan avına çıkmışlardır. Görevleri ve kanunu verdiği yetki eğer ola ki yasaları çiğneyen bir yurttaşı yakalarsa o kişiyi yargıya teslim etmekle sınırlı yetkileri olan polisler ellerindeki demir çubuklar ve çivili sopalarla yakaladıkları protestocuları döverek yaralamış ve ölümlerine sebep olmuştur. Eskişehir'de Ali İsmail Korkmaz'ın ölümü güvenlik önlemi nedeniyle olmayıp polisin iktidarın militer gücü olarak davranmaları sonucu gerçekleşmiştir.
‘AYNI AMAÇ ETRAFINDA’
Vali ve emniyet müdürlerinin katliamların üzerini örttüğü ve polisin yasanın uygulayıcısı olmaktan çıkarak iktidarın kendisine muhalif olanlara beslediği düşmanlığın militarist gücü olarak davrandığı dile getirilirken, demir çubuk, odun ve çivili sopalarla barışçıl gösteriler yapan insanların ölümcül noktalarına öldürme kastıyla vuran AKP yanlısı sivil güçlerin devlet güçleriyle birlikte aynı amaç etrafında hareket ettikleri dile getiriliyor. Başbakanın ve emniyet müdürlerinin destan diye nitelendirdiği polis saldırılarının Abdullah Cömert, Mehmet Ayvalıtaş, Ethem Sarısülük, Ahmet Atakan ve Ali İsmail Korkmaz'ın ölümüne sebep olduğu da vurgulanırken, yine 14 yaşındaki B. E.’nin hala komada olduğu ve 11 kişinin göz kaybı 91 kafa travması, 60 ağır yaralı ve 8.000 civarında insanın yaralanmasına sebep olduğu belirtildi.
MEŞRU MÜDAFAA POLİSE MUKAVEMET DEĞİL
Dilekçede uluslararası sözleşmeler ve Anayasadan doğan haklarını kullanan yurttaşların polis saldırısına direnmesinin polise mukavemet olarak değerlendirilemeyeceği vurgulandı. Ayrıca polisin hukuk dışı şiddetinin orantısız güç kullanımı olarak tarif edilmesinin doğru olmadığı dile getirilirken, polise direnme söz konusu olduğunda polisin ilk olarak taktik iletişim, barışçıl bedeni kuvvet ve barışçıl maddi güç kullanımı yöntemlerini kullanması gerektiği belirtildi. Ancak Türkiye’de polisin tüm müdahalelerde kalabalığın dağılmasını sağlamak yerine vahşice saldırdığına dikkat çekilirken, bu nedenle polisin sokakta açıkça işkence suçunun unsurlarını taşıyan müdahalesine direnmenin yasal bir hak olduğunun altı çizildi