İZMİR

22 Mart Dünya Su Günü'nde iklim krizine dikkat çekildi : Su Yaşam Hakkıdır! Hakkımıza Sahip Çıkıyoruz…

“Su krizinin kapıda olduğu, suyun yaşam olduğunu, suya sahip çıkılmasının, geleceğe sahip olma” anlamına geldiğinin ifade edildiği ortak açıklamanın metnini Konak Kent Konseyi Başkanı Hamit Mumcu okudu. Dünya Su Günü etkinliğine HDP İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay da katılarak, konuşması ile katkı verdi. 

Etkinliğe Tmmob İzmir İKK Dönem Sekreteri Aykut Akdemir, İzmir Tabip Odası YK Üyesi Hakan Köse, İzmir Barosu adına Sinan Balcılar, Disk Ege Bölge Temsilcisi Memiş Sarı, Konak Belediye Başkanı Abdül Batur, Cumhuriyet Halk Partisi Konak İlçe Başkanı Çağrı Gruşçu ve ilçe yönetimi katıldı.  

Yapılan konuşmalarda; suya yeterli miktar ve kalitede ulaşmasının tüm canlılar için, temel yaşam hakkı olduğu, korunması ve kollanması gerektiği, suyu metalaştırmanın suç olduğunu, sağlıklı ve temiz suya erişimin ekonomik kaygılardan bağımsız, bedelsiz olarak sağlanması gereken bir hak olması gerektiği vurgulandı. 

Açıklamanın tam metni ise şöyle:

DÜNYA SU GÜNÜ BASIN AÇIKLAMASI                                        

Değerli Basın Emekçileri, Değerli  Bileşenlerimiz, Değerli İzmirliler; 

Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda kabul edilmesinden beri her yıl farklı temalarla değerlendirilen 22 Mart Dünya Su Günü Teması; 2021 yılında  " Suyun Değeri" olarak belirlenmiştir.

Covid-19 Pandemisi sürecinde; Dünya Sağlık Örgütü’nün önerileri suyun yaşamsal önemini bir kez daha hatırlatmıştır. Ülkemiz genelinde yaz ve sonbahar aylarında yaşanan kuraklık ve su sorunu karşısında suyun miktarı ile ilgili yerel yönetimlerin tasarruf çağrıları ile sorunun ciddiyeti vurgulanmış sağlıklı suya erişebilmenin yaşamsal önemi bir kez daha ortaya çıkmıştır. 

Dünyada her yıl 2 milyara yakın insan yeterli ve temiz suya ulaşamıyor ve suya bağlı sağlık sorunları ile karşı karşıya kalıyor. Bu süreçten en çok yoksullar ve özellikle çocuklar etkileniyor. 

Yeryüzünde temiz ve sağlıklı suyun varlığı ormanlar ve korunan alanların varlığına bağlıdır. Ormansızlaşmaya bağlı olarak su havzaları da tahrip görmekte ve deformasyona uğramaktadır.  Ülkemizde de durum farklı değildir. Orman alanlarımız söylendiğinin aksine artmamaktadır. 

Orman yasasındaki değişikliklerle açık maden işletmeciliği, HES, RES, GES, vb tesisleri için tahsisleri kolaylaştırılması nedeniyle ormansızlaşma ve ormanların parçalanma süreci hızlandırmıştır. Bu yönde acil önlem alınmadığı takdirde ülkemiz hızla su fakiri ülke durumuna düşecektir.

Suyun miktarı ve kalitesi ile ilgili olumsuzluklar büyürken, küresel iklim krizi ile bu tablonun daha da ağırlaşacağı artık yakından yaşadığımız ve yüzleşmemiz gereken bir gerçek…

Bütün bu acı tabloya karşılık, dünyada ve ülkemizde giderek daha kıt bir kaynak olan suyun etkin ve adil bir kullanımı olduğunu söylemek mümkün değildir. 

Nüfus artışı, kentleşme, sanayileşme, doğal varlıkların kontrolsüz tüketimi, ormansızlaşma ile birlikte ve bunlara bağlı olarak ortaya çıkan iklim değişikliği süreçlerinin getirdiği baskılar nedeni ile su kısıtlılığının artması, kaynakların tükenmesi, kirlilik,  aşırı doğa olayları dünyada ve ülkemizde yaşam için ciddi tehdit oluşturmaktadır.

Ülkemizdeki kentleşme ve yatırım süreçleri ile ilgili politika ve uygulamalara baktığımızda; arazi planlamasının yapılmadığı, doğal karakteri gereği korunması gereken alanlar, ormanlar, meralar, tarım alanları, sulak alanların sermayeye peşkeş çekilerek kaybedildiği, doğal varlıkların tahrip edilerek yok edildiği görülmektedir. 

Ekolojik yıkım olarak tanımladığımız bu süreçte su havzaları, su kaynakları ile sulak alanların korunması ve yönetiminin çok büyük önem kazanmaktadır. 

Bugün ülkemizde 25 su havzasında yüzeysel sularımızın yaklaşık  %70 i, yeraltı sularımızın %40’ının kirli olduğu bilimsel veriler ve kamunun raporları ile ortaya çıkmaktadır. 

Yerel ve Merkezi Yönetimin bu süreçte bireysel kullanımlara yönelik tasarruf çağrısının çok ötesinde; kentin su kaynaklarının yönetilmesi, korunması, alternatif kaynakların değerlendirilmesi, uzun vadeli koruma çalışmalarının yürütülmesi, suyun temini, iletim sürecinde kayıp kaçak oranlarının azaltılması, arıtılmış atık suların yeniden kullanımı, kentsel kullanımın yanı sıra sanayi ve tarımsal kullanıma yönelik acil düzenlemeler ve bu süreçte mevzuat kapsamında yetkili olan yönetimler ile ortak çalışmaların yürütülmesi gerekmektedir. 

İklim olaylarındaki değişimler, yağış ve sıcaklık rejimi değişiklikleri; sel, afet, kuraklık süreçleri ile kentlerimizin altyapı eksiklikleri, su kaynaklarımız için büyük risk oluşturmaktadır. 

Ormansızlaşma ve su havzalarının deformasyonu su kaynaklarını tehdit ederken, bir başka sorun da akarsuların kullanım haklarının havza bazında özel sektöre devredilmesidir. Bunun anlamı su havzalarımızın özelleştirilmesi olup, sermaye bu hakkı havzada yaşayanlara parası karşılığı satabilecek olmasıdır.

Aslında, su fakiri olan Kentimiz İzmir’de de su havzalarımız kentleşme, sanayi, madencilik, jeotermal tehdidi ile kirlilik tehdidi altındadır.

Efemçukuru Altın Madeni başta olmak üzere bölgedeki projelere verilen ÇED Olumlu kararları ile ilgili hukuki ve toplumsal mücadelemiz devam ederken, bu işletmelerin yarattığı olumsuz etkiler devam etmektedir. 

Kentimizin kısıtlı olan su kaynaklarını korumaya çalışırken, İZSU tarafından kentin gelecekteki su kaynağı olarak planlanan Çamlı Baraj Havzasında devam eden Efem Çukuru altın işletmesine karşı; havza ve su kaynağını kirleteceği için İZSU’nun açtığı dava halen devam ederken, ne yazık ki hukuk su kaynaklarımızı korumamaktadır. Çamlı Barajı Efemçukuru altın madenine feda edilmekte, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin Çamlı Barajı projesini gerçekleştirmesi bakanlık tarafından engellenmektedir.

Kentimizin doğal ve ekolojik yapısı ile en önemli değerlerinden olan, Çeşme Yarımadasının Turizm Geliştirme Projesi altında ranta açılarak yok edilmeye çalışılması, su kaynakları kısıtlı ve yetersiz olan bölgede projenin getireceği nüfus artışı ile birlikte 20 adet golf sahası yapılacağından bahsedilmesi akıl ve bilim dışı bir yaklaşımdır. 

KAYBOLAN, İZMİR’İN İZMİRLİNİN SUYUDUR... GELECEĞİDİR..

İZMİR’İN SUYUNA, GELECEĞİNE SAHİP ÇIKMA KARARLILIĞIMIZI BİR KEZ DAHA PAYLAŞIYORUZ….

SU DOĞANIN BİR PARÇASIDIR VE YAŞAMIN KAYNAĞIDIR.

TÜM CANLILARIN SUYA ERİŞİM HAKKI VARDIR.

SU BİR İNSAN HAKKIDIR VE HER BİREYİN ONA EŞİT OLARAK ULAŞABİLMESİ GEREKİR.

SU TÜM CANLILARINDIR VE ÖZELLEŞTİRİLEMEZ.

EGE KENT KONSEYLERİ BİRLİĞİ * KONAK KENT KONSEYİ * İZMİR KENT KONSEYLERİ BİRLİĞİ*

TMMOB  İZMİR İKK  * İZMİR TABİP ODASI  *  İZMİR BAROSU  * DİSK EGE BÖLGE TEMSİLCİLİĞİ *

EGEÇEP  *  İZMİR YAŞAM ALANLARI *