Genç, dinamik ve reformcu bir profil çizen Nicolas Sarkozy, 2007'de, CPE'ye (Yeni İş Sözleşmesi) karşı ortaya çıkan ve milyonlarca insanı sokaklara döken öğrenci hareketinden hemen sonra iktidara geldi. İçişleri Bakanlığı yaptığı dönemde, yabancı karşıtı politikaları ve göçmen çocukları ile ilgili söylediklerinden dolayı birçok banliyöde gençlerin ayaklanmalarına yol açmıştı.
Sarkozy, iktidara gelir gelmez, başta eğitim, sağlık, ulaşım vb. olmak üzere, toplumu neoliberal reformlarla sermayenin ihtiyaçlarına göre yeniden şekillendirmek istedi. Göçmen karşıtı politikaları ve radikal sağa yakınlığının yanı sıra; kendini yürütme, yargı ve yasama yerine koyan otoriter davranışlarından dolayı, kendi partisi tarafından bile eleştirilen, birçok yolsuzluğa adı karışmış Sarkozy'den kurtulmak için, insanlar Sosyalist Parti adayı François Hollande'ye yöneldiler. Böylece, ikinci turda komünistlerin, troçkistlerin ve yeşillerin de desteğini alan François Hollande cumhurbaşkanlığına seçilmiş oldu.
Hollande Sarkozy'nin yarım bıraktığı politikaları devam ettirdi
Seçimlerden önce altmış vaatte bulunan Hollande, cumhurbaşkanı seçildikten sonra, eşcinsellere evlilik hakkının tanınması dışında, söylediği her şeyin tersini yaptı. Sarkozy'nin yarım bıraktığı emeklilik reformunu onayladı, Mali'ye, Orta Afrika Cumhuriyeti'ne askeri müdahalelerde bulundu, Sarkozy döneminde toplumsal gösterilere katıldıkları için tutuklanan sendikacılara af çıkaracağını söylemesine rağmen, hiç bir yasal düzenleme yapmadı, her sene otuz bini aşkın kağıtsız göçmeni sınır dışı etti, kemer sıkma politikaları uyguladı, işsizliğe çözüm bulamadı, üniversiteleri daha fazla sermayeye ve rekabete açtı, yabancılara yerel seçimlerde oy kullanma hakkını vereceğini söylemesine rağmen, seçildikten sonra bu konuda hiçbir şey yapmadı, vs. vs. Kısacası, Sosyalist Parti, bir kez daha sol gösterip sağ vurdu. Sosyalist hükümetin icraatlarına baktığımızda, Sarkozy döneminden farklı olmadığı gibi, onun yarım bıraktığı politikaları tamamlamaya çalışan bir cumhurbaşkanı ve hükümet profili görüyoruz. Bu durum ister istemez, kendisini ikinci turda destekleyen diğer sol güçlerde ve emek cephesinde ciddi rahatsızlıklara yol açıyor.
Seçim yenilgisi ve zorunlu hükümet değişikliği
François Hollande, seçimlerde aldığı yenilgiden sonra, sağ ve radikal sağ partilerin seçmenlerini ikna etmek, Avrupa Komisyonu ve Avrupa Merkez Bankası'nın dayattığı kemer sıkma politikalarını otoriter bir şekilde yürütmek için, kabine değişikliği yaparak sağ ve hatta radikal sağ kesimin bile sempati duyduğu İçişleri Bakanı Manuel Valls'ı başbakanlığa atadı. Eskiden beri sağa yakınlığı ile bilinen yeni başbakan Manuel Valls, başta Romanlar ve Müslümanlar olmak üzere, göçmenlere karşı ayrımcı ve baskıcı politikalarıyla tanınıyor. Nihayetinde, iktidara gelir gelmez, yaptığı açıklamalarla, MEDEF'in (patronların sendikası) önerdiği birçok reformu uygulayacağını açıkladı. Hollande'nin seçildiğinde ön gördüğü 50 milyarlık tasarruf hedefine bağlı kalarak, "Toplumsal dayanışma ve sorumluluk paktı" adı altında, faturayı emekçilere ödeteceğini açık bir şekilde dile getirdi. Yeşiller/Avrupa Ekoloji grubunun (bazıları hariç) da desteklediği ve güvenoyu verdiği program hemen uygulamaya koyulacak. Sosyalist Parti'nin sol kanatının da eleştirdiği programa, en büyük tepki ikinci turda Hollande'yi destekleyen Sol Cephe bileşenleri, sendikalar, dernekler ve Yeni Antikapitalist Parti'nin de aralarında bulunduğu kesimlerden geldi.
12 Nisan'da hükümetin kemer sıkma politikaları protesto edilecek
"Kemer sıkma politikalarına karşı, eşitlik ve zenginliğin paylaşımı için yürüyoruz" denilen ortak bildiride, aynı zamanda sağ ve radikal sağın ırkçı, seksist ve homofobik düşüncelerini meşrulaştırmasına izin verilmeyeceğine dikkat çekildi.
Bildiride, Manuel Valls hükümetinin güvenoyu alan programının, Avrupa Komisyonu ve François Hollande tarafından sermayeyi memnun etmek için hazırlandığı, bu programla, Fransa'daki toplumsal eşitsizliklerin emekçiler lehine daha da derinleşeceğini, çalışanların ücretlerinin daha da düşeceği savunuluyor. Sol partiler ve sendikalar, radikal sağa, Avrupa Komisyonu ve sosyalist hükümetin uyguladığı kemer sıkma politikalarına karşı, 12 Nisan'da bütün Fransız ve göçmen emekçileri Paris'e gelip hükümete karşı düzenlenen büyük yürüyüşe katılmaya çağırıyorlar.