Otizmin kısa tarihçesi desek!
Yaygın gelişimsel bozuklukların en çok bilineni olan otizm ilk kez 1943’te Johns Hopkins Hastanesi’nden Dr.L.Kanner tarafından tanımlanmış, 1990’lardan günümüze hızla yaygınlaşmıştır. Genetik mi, virütik mi, nörolojik mi, psikiyatrik mi, çevresel nedenli mi olduğu halen bilinmemektedir. Doğuştan ya da genellikle yaşamın ilk üç yılında ortaya çıkmakta, karmaşık bir gelişimsel bozukluk olarak kendisini göstermektedir.
Peki otizm nedir?
Cevabı bilinmeyen bir sorudur bu. Otizmin bir hastalık mı, yoksa engel mi olduğu konusunda kamuoyunda görüş birliği yoktur yani henüz tüm yönleriyle bilinmemektedir. Hatta tam olarak anlamlandırılamadığını söylemek dahi yanlış olmayacaktır.
Otizmin nedeni nedir?
Otizme; psikolojik, fizyolojik, nörolojik, çevre kirliliği gibi sorunların neden olabileceği hakkında çeşitli savlar vardır.Bu etkenlerin birinin ya da hepsinin birden sebep olabileceği de göz ardı edilmemekte, araştırılmaktadır.Son araştırmalar ise, otizmin nedeninin, otizme yatkın genlerden kaynaklandığı üzerine yoğunlaşmıştır.
Otizm tanısı nasıl koyulur?
Otizmin tanılanması için nesnel bir yöntem ya da biyolojik tetkikolanağı henüz yoktur. Laboratuar testleri, EKG, MR gibi yöntemler yeterli değildir. Bütün bu bilimsel tanı yöntemleri, ancak otizme eşlik eden, diğer semptomların / durumların ( epilepsi vb. ) teşhisinde yararlı olabilmektedir.Otizm, ancak, uzman çocuk doktorları, nörologları ve psikiyatristleri tarafından, çeşitli gözlem ve bilişsel testlerle tespit edilmektedir.
Otizmin tedavisi var mıdır?
Otizmin, genetik mi, virütik mi, nörotik mi, psikolojik mi olduğu henüz bilimsel olarak tespit edilememiş olduğuna değinmiştik. Bundan dolayı; otizmin yayılımını durdurabilecek ya da etkilerini giderecek bir ilaç veya önleyici bir aşı yani “farmakolojik” bir çözüm henüz yoktur. Otizmi, ( DOWN sendromu gibi ) gebelikte ya da gebelik öncesi belirleyerek doğum öncesi önlem alınmasını sağlayacak testler de henüz yoktur. Kısacası, nedeni tam olarak belirlenememiş, özellikle erken çocuklukta kendini gösteren otizm dalgasının önünü kesecek araçlar henüz insanoğlunun elinde bulunmamaktadır.
Dünya da otizme çare arama çalışmalarına gösterilen ilgi ve ayrılan ödenek giderek büyümekte ama otizm de giderek yayılmaktadır…
Otizmin görülme sıklığı
1960’larda 150.000 de 1,
1970’lerde 100.000 de 1,
1980’lerde 50.000 de 1,
1990’larda 15.000 de 1 iken
2000’lerde 1.500 de 1’e
ulaşan bir artış gösterdiği, 2008’de bu oranın 88 de 1’e, günümüzde ise 50 de 1’e ulaştığı dikkat çekmektedir.Erkek çocuklarda, kızlara oranla 4 kat daha fazla görülmektedir. Kardeşlerde görülme sıklığı, % 30 dur.Görüldüğü gibi otizmin görülme sıklığı ve topluma etkileri, katlanarak ve hızla artmaktadır.Bu yükseliş ürkütücü bir seyir izlemektedir.
İngiltere
Blaxill’in yaptığı çok ayrıntılı incelemeye göre 70’li yıllarda ABD’de 3/10,000’in altında olan otizm sıklığı, doksanlı yıllarda 30/10,000’in üzerine çıkmıştır; yani 20 yıllık zaman diliminde en az on kat artmıştır. Britanya’nın bazı bölgelerinde yapılan ve British Journal of Psychiatry dergisinde 2009 yılında yayınlanan bir çalışmada ise 1/66 (151/10,000) gibi çok daha yüksek bir oran saptanmıştır.
Güney Kore
Otizmin sıklığının sanılandan daha fazla olabileceği belirlendi. Güney Kore’de yapılan araştırmaya göre, 38 çocuktan biri otizm belirtileri gösteriyor. ABD’de ise 100 çocuktan birinin otizmli olduğu tahmin ediliyordu. Amerikalı, Kanadalı ve Güney Koreli bilim adamlarının araştırmasına 7 - 12 yaşındaki yaklaşık 55 bin çocuk katıldı. Araştırma masraflarının bir bölümünü karşılayan "Autism Speak" örgütünden Dr. Geraldine Dawson, sonuçların otizmin düşünülenden daha sık olduğunu gösterdiğini belirterek, daha ayrıntılı muayene ve geniş çaplı araştırmaların yapılması gerektiğini vurguladı. Araştırmaya imza atanlardan Dr. Young-Şin Kim, otizmin nedeni ve sıklığı konusunda uzmanlar arasındaki görüş ayrılığının; teşhis kriterlerindeki farklılıklar ve sendromun görülme sıklığı konusundaki araştırmaların henüz tamamlanmamış olmasından kaynaklandığını ifade etti. Young-Şin Kim, bu araştırmanın, otizm riskinde ve çevresel etkilerin değerlendirildiği diğer araştırmalar için de yeni ufuklar açtığını belirtti. "American Journal of Psychiatry" dergisinde yayımlanan araştırmada bilim adamları, araştırmanın otizmin kültürel, yerel ve coğrafi bariyerleri aşarak, sadece Batı dünyasıyla sınırlı olmayan bir sendrom olduğunu doğruladığına da dikkati çekti. Bilim adamları, araştırmanın Güney Koreli çocuklarda otizmin görülme sıklığının diğer ülkelerdeki çocuklardakinden daha fazla olduğunu değil, bu sendromun bugüne kadar sanılandan daha yaygın olduğunu gösterdiğini vurguladı.
Amerika
Obama’nın demecinden; “Otizm Spektrum Bozukluğu sessiz bir biçimde bugün ABD’nin ve dünyanın en ciddi toplum sağlığı konularından biri haline gelmiştir. Centers for Disease Control – Hastalık Kontrol Merkezi verilerine göre otizm ABD’de her 150 çocuktan –erkek çocuklarda her 94 çocuktan- 1′ini etkilemektedir. Dünyada onlarca milyon kişinin otizmli olduğu tahmin edilmektedir. Bugün otizm sadece ABD’ye yılda 90 milyar dolara mal olmaktadır..”
04.01.2011 tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nde Prof. Ahmet Aydın ve Nükleer Tıp Uzmanı Dr. Cem Kınacı ile yapılan bir röportaj yayınlandı. ‘Otizm kirlilikle artıyor’ başlıklı bu yazıda otizmde görülen artışın genetik kaynaklı olmaktan çok dünyada artan çevresel ve teknolojik kirlilik ve yanlış beslenme kaynaklı olduğu vurgulanıyordu. Daha sonra İstanbul Tıp Fakültesi Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr Nahit Motavalli Mukaddes, 14.01.2011 tarihli Cumhuriyet - Bilim Teknik Dergi’sinde yayınlanan “Otizm Üzerine Yanlış Haber” başlıklı yazısıyla bu röportajdaki görüşleri şiddetle eleştirdi. Bunun üzerine Prof. Dr. Ahmet Aydın bu eleştirileri cevaplayan bir yazı yazdı. Ama aradan aylar geçmesine rağmen cevabı olan yazı Cumhuriyet Gazete’sinde yayınlanmadı.
Otizmin belirtileri nedir, nasıl anlaşılır?
Otizmli bireylerin ilk bakışta, fiziksel bir farklılıkları yoktur. Ancak bir çocukta; göz kaçırma, göz kontağı kuramama, kendisine seslenildiğinde tepki vermemek, duymuyormuş gibi yapmak, konuşmada güçlük ya da hiç konuşmama, söylenenleri tekrar ederek cevap vermek, belirsiz konuşma, eller ve kolları çırpma, uçma hareketi, parmak uçlarında yürüme, aşırı hareketlilik ya da aşırı hareketsizlik, sebepsiz ağlama ve gülmeler, tehlikeye ve acıya karşı duyarsızlık, kendine vurma, başkalarına vurma, nesnelere bağlanma, ilgilendiği nesneden, oyuncaktan ayrılmamak, sürekli aynı oyunları oynamak, sürekli aynı şeyleri yemek istemek, objeleri çevirmek ve dönen şeyleri izlemek, kendi etrafında dönmek, sağa sola ya da öne arkaya sallanmak, nesneleri sıraya dizmek, yalnız kalmak isteği, ihtiyaçlarını, isteklerini ve duygularını belirtmekte güçlük çekmek, bazen sadece işaretlerle anlatmaya çalışmak, seslere ve ışığa aşırı tepkiler vermek ya da tepkisiz kalmak, normal öğrenme ve eğitim yöntemlerine uyum sağlayamamak, uyku sorunları gibi belirtiler otizmin varlığına işarettir.
Bir çocukta otizmin var olduğunu nasıl anlarız?
Yukarıda sayılan belirtilerden, en az dördünün çocukta görüldüğü durumlarda, otizm etkilerinin varlığından şüphe edilmelidir. 18 aylık ve üstü çocuklarda belirtiler barizleşmektedir. Günümüzde tanı yöntemlerinin gelişmesi ve yaygınlaşması ile daha küçük yaşta fark edilen olgulardan bahsetmek mümkündür. Çocuğunda bu belirtileri gözleyen aile, derhal bir çocuk psikiyatristine başvurarak, durum hakkında bilgi almalıdır.
Otizmin farklı şekilleri ve derecelerinden söz edilebilir mi?
Günümüzde, otizmin kişileri farklı düzeylerde etkilediği üzerine tezler vardır. Otizmli her birey, aynı derecede etkilenmiş görünmez. Kimi konuşmada sorunlar yaşarken, kimi dokunulmaktan hoşlanmaz. Her türlü becerisi olan birisi, göz kontağı kurmaktan kaçınabilir. Kimi dönen nesneleri seyretmekten kendini alamazken kimi ışık ya da top gördüğünde büyülenmiş gibi kıpırtısız kalabilir ya da şiddetli tepki verebilir. Kimi çevresine karşı hiçbir tepki vermez, hiçbir şey ilgisini çekmez ya da bu türden bariz bir belirti olmasa bile evden çıkmayı reddeder, bütün gün televizyon ya da bilgisayar başında olmaktan rahatsızlık duymaz. Sürekli televizyon seyreder. Özellikle reklamları… Otizmin bu dereceleri ya da başka farklılıkları, uzmanlarca, duruma göre, atipik otizm, asperger sendromu vb. çeşitli isimlerle adlandırılırlar.
Otizmden etkilenen bireylerdeki olumsuzluklar nelerdir?
Konuşmada güçlük çeker, ya da hiç konuşmayabilir. Söylenenleri tekrar ederek cevap verebilir (ekolali). Ne dediği anlaşılamayacak gibi belirsiz konuşuyor olabilir. Tehlikeye ve acıya karşı duyarsızlık gösterebilir. Normal öğrenme ve eğitim yöntemlerine uyum sağlayamayabilir. Hayatını tek başına sürdürebilecek becerileri, hiçbir zaman yerine getiremeyebilir. Yaşadığı sürece bir başkasının bakımına muhtaç olabilir.
Otizmden etkilenen bireylerdeki olumlu özellikler nelerdir?
Bugüne dek hep engelleyici bir durum olarak tanımlanan otizmi artık olumlu yönleriyle ele almanın zamanı geldi... New Scientist dergisi 1 Mayıs 2010 tarihli sayısında, otizmle ilgili bilgilerin eskiliğine dikkat çeken bir yazı yayımladı. Yazıda, otistik kişilerin engelli değil, sadece farklı düşünen nörotipik insanlar olduğu, dahası, kimi açılardan daha iyi düşünebildikleri vurgulanıyor. Yaklaşık on yıldır sürdürülmekte olan“Otistik Onur Hareketi” otistik kişilerin engelli değil, yalnızca “farklı düşünen nörotipikler” oldukları görüşüne destek veriyor. Şimdi M. Dawson ve kimi başka araştırmacılar bu kavramı bir adım öteye taşıyarak otistiklerin yalnızca farklı düşünmekle kalmayıp, kimi açılardan daha da iyi düşünebildiklerini öne sürüyorlar. Bu duruma “Otistik Üstünlük” adı veriliyor. Öncelikle, son araştırmalar otistiklerde IQ düzeyinin görünürde daha düşük olduğunu ortaya koyan ilk bulguları giderek geçersiz kılıyor. Kimi araştırmalar otistik kişilerin dikkatten ayrıntıya, duyarlıktan müzikal eğilime ve daha güçlü belleğe uzanan bilişsel yetilerdeki üstünlüklerini gözler önüne seriyor. Daha yakın bir geçmişte yapılan beyin taramaları da söz konusu becerilerin ardında ne tür sinir bilimsel farklılıkların yer alabileceği konusunu giderek aydınlığa kavuşturuyor.(New scientist)
Araştırmalar, otizmli bireylerin, duygusal ve öznel olaylardan etkilenmedikleri için, daha mantıklı kararlar alabildiklerini gösteriyor. Ayrıntılara daha fazla dikkat ettikleri için teknolojik konularda çok başarılı oluyorlar. Kendisi de otizm özellikli olan Prof. Temple Grandin, teknolojinin beşiği olan “Silikon Vadisi”nin otizmli bireylerle dolup taştığını şaka yollu söylemektedir.
Otizm kimleri ilgilendirir, kimleri nasıl etkiler?
Gittikçe bütün toplumun sorunu haline gelmekte olan otizm,öncelikle, otizmden etkilenmiş kişiyi ve kişinin ailesini; ikinci olarak, bu çocuklara eğitim vermek mesleğini seçen Özel Eğitimcileri, konu ile uğraşan çocuk psikiyatristlerini, pedagogları, otizmli bireylerle bir arada okula giden ve ileride otizmli bireylerle bir arada yaşayacak olan bütün “şimdinin çocuklarını” ilgilendirir ve bir şekilde etkiler. Böylece “Otizm” toplumun hemen tüm kesimlerini etkileyen bir konu olarak, devleti ilgilendirir.
Devlet
Devlet, konu ile toplum sağlığı ve eğitimi açısından yakından ilgilenmelidir. İlgilenmektedir. Bugün, özel eğitime gereksinim duyan çocuklara, haftada 2 saat ücretsiz olan özel eğitim süresini, haftada 40 saate çıkarmanın yolları araştırılmalıdır. Yurt dışında, eğitim saatlerinin çok olması, sorunla mücadelede, bireylere büyük destek vermektedir. Otizmli ve özel eğitime gereksinimi olan bireylerin, hayatın her alanında eğitim desteğine gereksinimleri vardır.
Ayrıca ailelerin de, eğitim sürecine, bire bir emek ve bilgileri ile katılabilmesi için devletin kurumları tarafından bilgilendirilmeleri önemlidir.Aileler, çocuklarına ve eğitimcilere yardımcı olmak için eğitimlere ve kurslara tabii tutulmalıdır.
Toplum açısından ise mutlaka destek ve bilgilendirme çalışmaları arttırmalı ve yaygınlaştırmalıdır. T.C. Milli Eğitim Bakanlığı, T.C. Sağlık Bakanlığı, T.C. Aileden Sorumlu Devlet Bakanlığı bu konularda yetkili ve çalışmalarını sürdüren bakanlıklardır. Hemen her ilde ve ilçede, Milli Eğitim Müdürlüklerinde konu ile ilgili birimler vardır.
Rehberlik ve Araştırma Merkezleri (RAM), engelli bireylerin eğitime katılmaları ve engel oranlarını belirleme, raporlama işi ile ilgilidirler.Ancak devletin olanakları, bütün eğitim, bakım, bilgilendirme çalışmaları için yeterli olmamaktadır. RAM’lardan alınacak raporla, bireyin hangi kuruluşta, nasıl bir eğitim alması gerektiği hakkında karar verilebilir. Ayrıca devlet, belirlenen sürelerdeki eğitim için aileye ve eğitim kurumuna belli bir ödeme yapar. Yani devletin belirlediği eğitim süreleri ücretsizdir. Aile daha fazla eğitim aldırmak isterse, özel eğitim kurumuna, fazladan bir ücret ödemek durumundadır.
Devlet, zorunlu ilköğretim kurumlarında ihtiyaca göre kaynaştırma sınıfları açmakla yükümlüdür. Otizmli ve diğer engelli çocukların, yaşıtları ile bir arada eğitim alması esastır. Ayrıca, engelli bireyler için, her ay belli bir ödenek aileye evde bakım ücreti olarak verilir. 18 yaş üstü engelli bireyler içinde ailenin mali durumuna göre belli bir aylık bağlanır. Ayrıca engelli bireyler bazı vergilerden muaf tutulmuştur.Bazı hizmetlerden, yararlanırken de engel durumlarının derecesine göre çeşitli indirimlerden yararlanabilirler.
Sivil Toplum Kuruluşları
Ülkemizde hemen her engel konusunda kurulmuş çeşitli dernek, vakıf vb. sivil toplum kuruluşları vardır. Bu kuruluşlar genellikle konu ile bireysel düzeyde ilgili kişiler ve yakınlarının kurduğu kuruluşlardır.Bazıları Platform adı altında ya da vakıflara dönüşerek bir araya gelmekte, sorunları hakkında, devlet ve toplumla ilişkilerini birlikte değerlendirerek, sosyal duyarlığı arttırıcı çalışmalar yapmaktadırlar.
Aile
Bir çocuğa otizm tanısı konulduğu zaman aile ilk önce “Neden ben?” diye sorar. İkinci aşamada, karşılaştığı bu olumsuzluk için bir suçlu aramaya başlar. Bulduğu ilk suçlu, genellikle, teşhisi bildiren “Uzman Doktor” dur. Başka uzmanlara gidilir. Birkaç uzman gezildikten sonra, yakın çevrede bir suçlu aranır. Maalesef genellikle eşlerden biri, günah keçisi olarak hedefe oturtulur. Ya da her iki eş birbirini suçlamaya başlar. Yani kısaca, çocuğu otizm tanısı almış aileleri, aynı, çok sevilen bir yakının kaybedildiği psikolojik süreç bekler. Daha sonra, sıkı bir bunalım dönemi başlar. Bunalımdan birlikte çıkılabilirse, çözüm aramalar başlar. Burada ailenin fikir birlikteliği ve hemen toparlanıp, çözüm aramaya başlaması çok önemlidir. Bir başka önemli husus ise, tanıyı koyan doktorun hızla, doğru yönlendirmelerde bulunarak aileyi uzman eğiticiler, kurumlar ve kuruluşlara yönlendirebilmesidir. Aile; doktoruna güvenir, inanırsa sorunun en yıkıcı aşamasında büyük bir adım atılabilir. Bu aşamada, tanı koyan çocuk psikiyatristlerine büyük bir sorumluluk düşmektedir. Çünkü sonraki aşamada çocuk ve aileyle çalışacak uzmanların işini kolaylaştıracak adımları atmak tanı koyan doktorların sorumluluğu olmalıdır. Ancak şu da bir gerçektir ki, otizm, toplum tarafından pek tanınmadığı için, aileyi ve çocuğu uzun ve yıpratıcı bir DIŞLANMA süreci de beklemektedir. Diğer aileler, çocuklarının otizmli çocuklar ile birlikte oynamasını istemezler. Hatta aynı sınıfta olmasından korkabilirler, istemeyebilirler. Sosyal ortamlardaki kişiler, çocuğun anlamsız hareketlerinden, zaman zaman bağırmalarından rahatsızlık duyabilirler, korkabilirler.
Bu sürecin, böylesi zorlu bir tablo izlemesinde, otizm konusunda bilinenlerin azlığı büyük etken olmuştur, olmaktadır. Uzmanların bile, tam olarak açıklayamadığı bir sorunla başa çıkmak, bu sorunla birlikte yaşamak zorunda kalan aile bireyleri, büyük zorluklar ve umutsuzluklar yaşamaktadırlar. Ancak son yıllarda, geliştirilen eğitim teknikleri, uzman yardımları ve ailenin mücadeleyi bırakmaması sayesinde otizm kader olmaktan çıkmaktadır. Ancak bazı aileler bu sürece dayanamamakta, parçalanmakta, çözülmektedirler. Bu çözülme, otizmden etkilenmiş bireyin eğitim, öğrenim ve sosyal hayata katılma yolundaki çabasında boşluklara yol açmaktadır.Ailenin sağlıklı ve sağlam bir yapıda olması, bireydeki otizm etkilerinin giderilebilmesinde büyük önem taşır.
Özel Eğitim Uzmanları
İkincil olarak, konunun muhatabı eğitimcilerdir. Özel eğitimciler, diğer eğitim dallarından farklı öğrenim görmüş uzmanlardır. Özel çocuklara eğitim vermek üzere yetiştirilmişlerdir. Çocukla çalışacak ve hayata katılmasında büyük etkileri olacak “Özel Eğitim Uzmanları”nı aile ile iletişim kurmak ve aileye olguyu anlatmak süreci bekler. Aile, aynı doktoruna güvendiği gibi, eğitimciye ve eğitim kuruluşuna da güven duymalı ve önerilerini dikkate almakta özen göstermelidir. Zihinsel engel alanında çalışan uzmanların, eğitimcilerin de çok ciddi sorunları vardır. Tanıdan korkmuş ve umutsuzluğa kapılmış aile, eğitimciden çocuğu tamamen “normal” çocuklar gibi davranmaya, hızla hazırlamasını bekler. Oysa otizm ancak, “iğneyle kuyu kazmak” olarak adlandırabileceğimiz bir eğitim sürecinden geçilerek aşılabilir. Burada eğitimciye düşen görev, aileyi bilgilendirmekten üşenmemek, sürekli yenilikleri izlemek olmalıdır. Aile de, kendisine düşen görevleri ve çalışmaları yerine getirmekte ihmale düşmemelidir. Söz konusu olan, kendi çocuklarıdır. Eğitimciye yardım etmek ve yapılan çalışmaları tekrar etmek sorunların hep birlikte aşılmasına yarar getirecektir.
Tıp İnsanları
Otizm tanısını koyan ve otizmli bireyleri izlemek görevini üstlenen Tıp İnsanları ise gerçekten ciddi güçlüklerle karşı karşıyadırlar. Aileye bildirdikleri tanı için ellerinde somut bir veri yoktur. Böylece aileyi otizmin varlığına ikna edebilmek ve onlarda bu konuda olumlu bir bilinçlenme sağlamakta zorlanmaktadırlar. Bu sorun, zaman zaman tıp insanlarını zorlasa da, asıl zararı çocuk görmektedir. Elinde yeterli veri olmayan doktorlar, aileyi ikna ve eğitime yönlendirme konusunda sıkıntı çekmektedirler.Böylece eğitime başlayarak geçirilmesi gereken değerli zamanlar kaybedilmektedir.Mesleğini seven pek çok tıp insanı, bu soruna çözüm bulamıyor olmaktan dolayı, rahatsızlık ve bir anlamda çaresizlik duymaktadır.
Otizmle mücadele teknikleri
Eğitim
Otizmli bireylerin hayata katılabilmesi için çeşitli eğitim teknikleri geliştirilmiştir. Uygulamalı Davranış Analizi ( Autism Behavior Analysis ) (ABA - UDA), Erken Yoğun Davranışsal Eğitim, Etkinlik Çizelgeleriyle Öğretim, Replik Silikleştirmeyle Öğretim, Videoyla Model Olma, Fırsat Öğretimi İşlevsel Değerlendirme ve Analiz, Sözel Davranış…
Terapi
Otizmle mücadelede çeşitli terapi yöntemleri kullanılmaktadır. At terapi, yunusla terapi, duyu bütünleme terapisi, ozon terapisi, sporla terapi, müzik terapisi, vb. Otizmin, alternatif yöntemlerle sağaltılmaya çalışılması istismara çok açık bir konudur. Aileler başa çıkamadıkları bu sorunla mücadele etmek için, kimi zaman, bilimselliği kanıtlanmamış yöntemlere başvurabilmektedirler (dualar, üfürükçüler, vb.).
İlaçlar
OTİZMİN İLACI YOKTUR. Otizmle mücadele amacı ile kullanılan ilaçlar, otizmi tedavi edici değildir. Genellikle antipsikotik özellikli olan bu ilaçlar, ancak otizmin neden olduğu olumsuz davranışları denetlemekte etkili olabilmektedir. Ya da otizme eşlik eden durumlar (örn. Epilepsi) için bazı ilaçlar kullanılmaktadır. Bu ilaçlardan bazılarının, yan tesirleri hakkında yeterli veri bulunmamakta, zararları bilinmektedir. Ancak, çocuğundaki olumsuz tepkisel davranışlara çözüm bulamayan aileler, ilaçlar konusunda seçici davranamamaktadırlar.
Ailelere Tavsiyeler
Otizm tanısı almış bir çocuğunuz varsa, her şeyden önce evinizden ( eşiniz ve çocuğunuzdan ) sevgiyi eksik etmeyin. Sevgi, şımartmak demek değildir. Çocuğunuzu sevdiğinizi göstermenin en doğru yolu, davranışlarında ve yaşamsal becerilerinde bağımsız davranabilme yetisini kazandırmaktır. Tıbbi ve bilimsel yöntemler dışındaki yöntemlere itibar etmeyin. Doktorunuz ve eğitimcinizle sıkı işbirliğinden asla vazgeçmeyin. Çocuğunuzun eğitimi, tedavisi, yaşam şartları hakkında eşinizle birlikte karar vermeye özen gösterin. Çocuğunuz ve sizinle “iyi” iletişim kurabilen eğitimci ve doktorunuzdan vazgeçmeyin. Çocuğunuzun farklı bir alanda yeteneği olduğuna inanın ve bu gizli yeteneği bulmak için çabalamaktan vazgeçmeyin. Bu yeteneği tespit ettiğiniz andan başlayarak, çocuğunuza her türlü desteği verin. Bilin ki; otizm diğer farklılıklardan da farklı bir olgudur.
Özel eğitimcilere tavsiyeler
Otizmli bir öğrenciniz varsa; özel eğitim alan pek çok çocuk gibi otizm özellikli bireylerde özel ilgi bekler. Her çocuk kendine göre farklılıkları olan çocuktur. Her öğrenciniz için farklı bir eğitim tekniği geliştirmekten korkmayın. Ailelere, sıcak ve bilgilendirici yaklaşımın yollarını kullanın.
Konuşma, okuma, yazma, yaşama…
Yaşamak, çeşitli hareketleri düşünmeden yaptığımız, toplumsal hayatta var olma durumudur. İnsanoğlu yaşamını sürdürmesi için gereken hareketleri taklit ederek öğrenir, farkında olmadan yineleyerek yapar. Otizmden etkilenmiş bireyler, en basit eylemler hariç, günümüzün yaşam koşullarına uygun pek çok karmaşık hareketi yapmazlar. Yapamazlar. Diğer çocuklar, taklit ederek kolaylıkla öğrenirken, otizmli çocuklar; giyinmek, yemek yemek, tuvalet eğitimi gibi, günlük yaşamsal becerileri, ancak bu konularda geliştirilmiş eğitim teknikleri ile eğitilmeleri sonucunda edinebilmektedirler.
Otizmde hareket sorunları
Son on yıldır görülmektedir ki, otizmin en belirgin zorluğu hareket etmekte, hareketleri kontrol etmekte yetersizliktir. Otizmli bireyler, konuşabilmek için, ağız, çene, dil, gırtlak kaslarını kullanmakta zorlanırlar. Otizmli bireyler, ellerini kullanmakta zorlanırlar ( kalem tutma, çatal, kaşık tutma, el becerileri ). Bir kısmı, kollarını, bacaklarını kaldırmakta zorlanırlar. Bir kısım özel beden eğitimi kurumları ve spor eğitimcileri, çeşitli engel sorunlarından etkilenmiş bireylerle “spor ve hareket” kapsamında çalışmalar yapmaktadır. Bu çalışmalar, bireyin yapamadığı bazı hareketleri yapabilir hale gelmesinde çok yardımcı olmaktadır.Ayrıca, olumsuz davranışları kontrol etmekte, bireye bir yön kazandırmaktadır.
Kısaca, otizm…
Bir engel değil bir özellik olarak değerlendirilebilirse, Otizm özellikli bireyler eğitim ve yetenekleri göz önünde tutularak eğitim alabilirlerse, sosyal hayatta başarılı olmaları ve hatta pek çok konuda üstün yetenek sergilemeleri olanaklıdır.