Romanlar, kendilerine özgü yaşam biçimi, kültürü ve gelenekleriyle tanınan, Türkiye'nin toplumsal mozaiğine renk katan önemli bir halktır.
Romanlar, kendilerine özgü yaşam biçimi, kültürü ve gelenekleriyle tanınan, Türkiye'nin toplumsal mozaiğine renk katan önemli bir halktır. Ülkemizin hemen her bölgesinde Roman vatandaşlara, özgün yaşam tarzlarıyla rastlamak mümkündür. Geleneksel olarak göçebe kültürü sürdüren Roman toplumu, diğer yurttaşlar gibi askerlik yapmak, vergi vermek ve oy kullanmak gibi temel vatandaşlık sorumluluklarını yerine getirmektedir.
Ancak buna rağmen, Roman vatandaşlarımız, devletin sunduğu sosyal ve ekonomik imkânlardan yeterince faydalanamadıkları gerekçesiyle sık sık mağduriyet yaşamaktadır. Bu durum, onların yaşadığı yapısal ve tarihsel sorunları daha görünür kılmakta, toplumda eşit haklara erişim açısından önemli bir adaletsizlik oluşturmaktadır. Bu bağlamda, karşı karşıya kaldıkları sorunlar göz önünde bulundurulduğunda Roman vatandaşların şikâyetlerinde haklı olduklarını söylemek gerekir.
21.yüzyıl Türkiye’sinde, özellikle büyük şehirlerde yaşayan Roman vatandaşlar, "kent yoksulu" olarak adlandırılabilecek bir sosyal sınıfa mensup durumdadır. Konut açısından çoğunlukla baraka ya da derme çatma yapılarda, genellikle kalabalık aile bireyleriyle birlikte, sağlıksız koşullarda yaşamlarını sürdürmektedirler. Barınma sorunu kadar ciddi bir diğer sorun ise istihdam alanındadır. Roman vatandaşlarımızın büyük bölümü hâlâ hamallık, seyyar satıcılık, hurdacılık, kâğıt ve plastik toplama gibi ağır beden gücüne dayalı, sigortasız ve güvencesiz işlerde çalışmaktadır. Bu işler, hem ekonomik olarak sürdürülebilir değildir hem de sosyal güvenceden yoksun olmaları sebebiyle gelecek kaygısını artırmaktadır.
Mevcut sorunlara ek olarak, devlet tarafından yürürlüğe konulan Genel Sağlık Sigortası uygulaması da Roman vatandaşlar için önemli sorunlara yol açmıştır. Özellikle çok çocuklu aile yapıları, aile bireylerinin işsiz oluşu ve gelir yetersizliği bu uygulamanın onların hayatını daha da zorlaştırmasına neden olmuştur. Yeşil kart sisteminde yapılan değişiklikler, devletin yardım kriterlerini artık evde bulunan buzdolabı, çamaşır makinesi, televizyon gibi temel eşyalar üzerinden değerlendirmesi, birçok Roman vatandaşın sağlık hizmetlerinden yararlanamamasına neden olmaktadır. Bu durum, temel insan haklarından biri olan sağlık hakkının bile yeterince sağlanamadığını göstermektedir.
Sosyal ve ekonomik sıkıntıların yanı sıra, siyasal temsil konusunda da Roman vatandaşlar büyük sorunlar yaşamaktadır. Ülke genelinde kamu kurumlarında çalışan Roman vatandaşların sayısı son derece düşüktür. Mevcut çalışanlar da toplumdaki önyargılar nedeniyle kendilerini ifade etmekte zorlanmakta ve yeterince desteklenmemektedir. Ayrıca, siyasi temsil noktasında da Romanlara yeterli fırsat tanınmamaktadır. Milletvekilliği, belediye başkanlığı veya meclis üyeliği gibi görevlerde Roman vatandaşların sayısı yok denecek kadar azdır. Oysa Romanlar da bu ülkenin eşit yurttaşlarıdır. Onlar, tarih boyunca bu topraklarda yaşamış, kültürümüzün önemli bir parçası olmuş ve ülkemizin gelişimine katkı sağlamış bir topluluktur. Bu nedenle, her birey gibi onların da eşit muamele görmeye, geçinebilecekleri güvenceli işlerde çalışmaya, sosyal hizmetlerden yararlanmaya ve siyasal haklara sahip olmaya hakları vardır. Bu hakları savunmak yalnızca insanî bir sorumluluk değil, aynı zamanda anayasal bir görevdir. Roman vatandaşların sorunlarını çözmek, onları toplumun tam anlamıyla bir parçası hâline getirmek ise öncelikle devlete ve sonra da toplumun tüm bireylerine düşen bir görevdir.