(ANF)- Ukrayna Cumhurbaşkanı Viktor Yanukoviç’in Avrupa Birliği (AB) ile Ortaklık Anlaşması’nı reddetmesi ardından başlayan kriz, AB-ABD ikilisi ile Rusya’nın anlaşamaması üzerine halen devam ediyor. Almanya başta olmak üzere AB’nin açıktan desteklediği muhalefetin baskılarına rağmen Yanukoviç istifa etmezken, muhalefetin gerçekte ne kadar halkı temsil ettiği ise muamma.
Geçtiğimiz hafta Almanya’nın Münih kentinde başlayan Güvenlik Konferansı’nda AB-ABD ve Rusya temsilcileri tarafından sarfedilen karşılıklı sert sözler Ukrayna üzerindeki hakimiyet savaşının boyutlarını gösteriyor.
ABD: UKRAYNA’NIN GELECEĞİ SADECE BİR ÜLKEYE BAĞLI DEĞİL
ABD Dışişleri Bakanı John Kerry konferanstaki konuşmasında Ukrayna’nın yerinin AB’nin yanı olduğunu ima etmişti. Kerry, “Ukrayna halkı amaçlarını gerçekleştirmeye yardım edecek partnerler ile ortaklık kurma hakkı için savaşıyor ve geleceğinin sadece bir ülkeye (Rusya) bağlı olmadığına karar verdi. Zorla hiç değil. ABD ve AB bu kavgada Ukrayna halkının yanındalar” demiş, ve muhalefetin yürüttüğü protestoların Ukrayna’nın en önemli demokrasi mücadelesi olduğunu söylemişti.
RUSYA: AB KRİZDEKİ ‘SESSİZ AKTÖR’
Kerry’nin ülkesini hedef alan çıkışına karşılık Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ve diğer üst düzey yetkililerden cevap geldi. Konferansta konuşan Lavrov, Ukrayna’nın Rusya ve ya diğer ülkeler arasında tercih yapmaya zorlanmasının kabul edilemeyeceğini ve bunun ‘kontra produktif’ bir anlayış olduğunu söyledi. Bu tarzın geçmişe ait olduğunun altını çizen Lavrov, Rusya’nın gizli manevralara karşı olduğunu da kaydetti. Lavrov, bundan sonraki müzakerelerin sadece AB-Rusya ve Ukrayna arasında olması gerektiğini vurguladı.
Rusya Devlet Duma’sı Dışişleri Komisyonu Başkanı Aleksey Puşkow da hafta sonu yaptığı açıklamada, Batılı ülkelerin Ukrayna’daki krizde ‘sessiz aktörler’ olarak yer aldıklarını ve ülkenin içişlerine karıştıklarını söyledi. Puşkow, AB’nin Ukrayna’yı ortaklık anlaşmasına zorlamak için ‘sömürgeci sertliğinde’ bir yaklaşım içerisinde olduğunu iddia etti.
ALMAN PATENTLİ MUHALİF LİDER: KLİÇKO
Ukrayna Cumhurbaşkanı Viktor Yanukoviç, AB ile ortaklık anlaşmasını ‘ülkesinin çıkarlarına olmadığı’ ve ‘AB’yi gözettiği’ gerekçesiyle reddetmişti. O tarihten bu yana başlayan protestolarda, AB ve ABD başta olmak üzere batılı güçlerin ve medyasının göstericilerden yana net tavır alması dikkat çekiyor. Şiddet uygulayan ve bir çok kamu binasına saldıran binlerce aşırı milliyetçinin varlığı ise batılı devletler için pekte sorun değil.
Muhalefet liderlerinden eski Ağır Siklet Boks Şampiyonu Vitali Kliçko’nun Almanya ile olan ilişkileri ise artık sır değil. Kariyerini uzun yıllar boyunca Almanya’da sürdüren Kliçko’nun halen Alman pasaportu taşıdığı ve ‘iktidara gelmesine destek karşılığında Almanya’nın çıkarlarını gözeteceği’ sözü verdiği iddia edilmişti.
UKRAYNA NE RUSYA’SIZ NE DE AVRUPA’SIZ YAPAMIYOR
46 milyonluk Ukrayna, 600 bin kilometrekarelik nüfusu ile Rusya’dan sonra Avrupa’nın en büyük toprak parçasına sahip. Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra Rusya ile ilişkilerini halen koruyan Ukrayna, 2008 yılında NATO ile ortaklık anlaşmasını reddetmiş, ancak başta Afganistan olmak üzere bazı uluslararası misyonlara katılmayı kabul etmişti.
Yine de, Ukrayna’nın ekonomik durumu AB ve ABD’nin istediği gibi Rusya’ya sırt dönmesine izin vermiyor. Ukrayna’nın Rusya ile ilişkileri de öyle sanıldığı gibi bir gönül birliğine dayanmıyor. Enerji açığını Rusya üzerinden kapatmaya çalışan Ukrayna büyük ölçüde Sovyetler döneminin eski ‘büyük biraderine’ bağımlı durumda.
Ukrayna, Kasım ayında AB’den talep ettiği 20 milyar euroluk kredi talebine red cevabı almış ve sadece küçük mali yardım sözü alabilmişti. Rusya ise, Aralık ayında ödeme krizinden çıkması için Ukrayna’ya 15 milyar dolarlık bir kredi vermeyi ve gaz fiyatlarında indirim yapmayı teklif etmişti. Kredinin 3 milyar dolarlık kısmı Aralık ayında ödenmiş, ancak kalan bölümünün transferi Ukrayna Başbakanı Mikola Azarow’un geçtiğimiz ay sonunda istifası nedeniyle dondurulmuştu.
Putin, Brüksel’deki AB-Rusya Zirvesi’nde de, kredilerin yeni hükümetin muhalifler tarafından kurulması halinde de değişmeyeceğini söylemişti.
Fakat, Rusya’nın bu taahhütlerine karşı bir çok kesim temkinli. Geçtiğimiz günlerde bir açıklama yapan Başbakan Dimitri Medvedew, Ukrayna’nın finansal açıdan sıkıntılar içinde olduğunu iddia etmişti. Ukrayna’nın Rus enerji devi Gasprom’a sadece 2013 yılı için 2,7 milyar dolarlık borcunu ödememesi de, Vladimir Putin’in kredilere yönelik kararını etkileyebilecek bir etken olarak görülüyor. Zira Putin, daha sonra yaptığı açıklamada, kredinin kalan kısmının ödenmesini ülkede yeni bir hükümetin kurulması şartına bağlamıştı.
Rusya’nın ekonomi üzerinden Ukrayna iç siyasetine müdahalesi bununla da sınırlı değil. Ukrayna’daki siyasi kriz sonrası mali krizin de belirginleşmesi ile birlikte, Rusya’ya ihracat yapan Ukraynalı şirketlere gümrüklerde sorun çıkartıldığı da iddia ediliyor.