Başbakan Ahmet Davutoğlu, AK Parti’nin, hiçbir seçim öncesinde, seçim ekonomisi uygulamadığını söyledi. Muhalefeti, "seçim öncesi mavi boncuk dağıtan bir anlayışta olmakla" suçlayan Davutoğlu, “Bize emaneti verin, emanetin gereğini yaptığımız sürece bize destek olun, emanetin gereğini yapmadığımız anda da bizden bu emaneti alın. Ne 4 yıl, ne 4 dakika, ne 40 yıl emaneti sürdürürsek biz 2071 yılına kadar buradayız” dedi.

Başbakan Ahmet Davutoğlu, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği(TOBB) Türkiye Ticaret ve Sanayi Şurası’nda konuştu.

Siyasetin, ekonomiden bağımsız, soyut, izole edilmiş bir alan olmadığını vurgulayan Başbakan Davutoğlu, “Siyasetin esası halkın mutluluk ve refahını temin etmekse bu mutluluk ve refah ekonomi üzerinden sağlanacaktır. Siyasetin amacı adaleti temin etmekse vatandaşlarımız arasındaki sosyal adaletin temel aracıda yine ekonomide sağlanacak olan gelir dağılımı adaleti ile söz konusu olabilir. Siyaset makamları ile ekonomi temsilcilerinin sık sık bir araya gelmesi ve sadece ekonomimizin geleceğini değil ülkemizin geleceğini de istişare etmekten daha doğal bir durum yoktur” dedi.

Davutoğlu Türkiye’de son 12 yılın bir başarı öyküsü olduğunu vurguladı.

Türkiye’nin düşük gelirli ülkeler grubundan orta gelir gurubuna çıktığını kaydeden Başbakan Davutoğlu, “Dünya kriz yaşarken biz büyümüş isek bunun sırrı siyasi istikrardır, güvendir, alınan kararların uygulanması için siyasi bir vizyon ortaya konmasıdır, siyaset ve ekonomi arasında kurulan sağlam bağlardır” diye konuştu.

-“SEÇİM DÖNEMLERİNDE İKİ TEHLİKE VARDIR”-

Bütün partilerin aday listelerini Yüksek Seçim Kurulu'na teslim ettiğini anımsatan Başbakan Davutoğlu konuşmasına şöyle devam etti:

“Her şeyden önce sadece AK Parti olarak değil bütün bu aday adaylık sürecinde bütün partilerimize yaptıkları tercihler dolayısıyla hayırlı olmasını diliyorum. Dün ilan edilen aday listeleri her bir partinin ülke yönetimi için düşündüğü vizyonu yansıtacak kadroları oluşturuyor. Önümüzdeki dönemde her bir parti Türkiye’nin geleceği ile ilgili vizyonunu paylaşırken ekonomik görüşlerini de dile getirecek. İşte orada farkları ortaya çıkacak. Aday listeleri insan unsurunu ortaya koyar. Bundan sonra artık herkes vizyonunu ortaya koymalı. Vizyonu ortaya koyarken bu vizyonu gerçek hayatta nasıl yansıtacağını da ortaya koymalı. Seçim dönemlerinde iki tehlike vardır. İktidar partisini bekleyen tehlike veya tuzak; seçim ekonomisi uygulamasıdır. Yani kısa dönemde mümkün olan en geniş kitleyi tatmin edeyim, oyları alayım ondan sonra ne olursa olsun anlayışı. Bu 90’lı yılların Türkiye’sindeki iktidar partilerinin anlayışıydı. Çünkü onlar seçim sonrasında tekrar iktidar olup olmayacaklarını bilemiyorlardı ya da ümitleri yoktu. Ama AK Parti, hiçbir seçim öncesinde seçim ekonomisi uygulamadı. Etik ve ekonomik olarak bu doğru değil. AK Parti iktidarları yine seçim sonrasında o sorumluluğu kendisinde olacağı bilinci ile hareket etti.

-“BÜTÇE DİSİPLİNİNDEN KOPMADIK”-

Seçime az bir süre kalmışken göğsümüzü gere gere hükümetim adına şunu söylüyorum ki; biz seçim ekonomisi uygulamadık. Birçok müjde verdik ama hiçbirisinde bütçe disiplininden kopmadık. Bu iktidar partisi için bir tuzaktı. Biz bu tuzağa düşmedik. Çünkü biliyoruz ki bu tuzak önümüze gelecek ve halkımıza bedel ödetecek.

-“MUHALEFET BU TUZAĞA DÜŞTÜ”-

Muhalefet partileri için tuzak şudur; seçim öncesinde daha sonrası için ümitleri yoksa olabilecek en geniş vaatleri vermek. Ekonomi bunu kaldırır mı kaldırmaz mı, eğer bize emanet düşerse yerine getirebilir miyiz diye düşünmeden en geniş, en uçuk vaatlerde bulunmak. Maalesef muhalefet bu tuzağa düştü. Sayın Kılıçdaroğlu’nu ne zaman dinleseniz, muhalefet partilerini ne zaman dinlerseniz ya ekonomik bakımdan bir bilgisizlik örneği olarak, hangi kaynaklardan neyi temin edeceğini bilemeden yapılan vaatler görürsünüz ya da tipik bir şekilde geniş kitlelere mavi boncuk dağıtan bir anlayış görürsünüz. Ekonomi, benim adım şu, teminatı benim diyerek yönetilen bir şey değildir. Ekonomide bir vaatte bulunacaksanız karşılığını göstereceksiniz.

-“HAYALCİ SÖZLER”-

Biz sorumluluk sahibi bir iktidar olarak buradan sadece TOBB yöneticilerine, işadamlarımıza değil bütün milletimize seslenerek diyorum ki; bizden sonraki neslin bedel ödeyeceği hiçbir kararı almayız. Bizden sonraki yöneticilerin bir şekilde ödemek zorunda oldukları mali açıklar, sosyal güvenlik açıklarına yol açmayacağız. Çünkü biz sorumluluk sahibiyiz. Bizim meselemiz geçici bir iktidar hevesi değildir. Bizim meselemiz Türkiye’yi yeniden inşa etme meselesidir. Değişik toplum kesimlerine verilen sözden hareketle, hayalci sözler. Kılıçdaroğlu’nun bir ifadesi var; ‘ Bana 4 yıl verin yeter’ diyor. Bir siyasetçinin, vizyon sahibi bir insanın söylememesi gereken bir söz. 4 yılık perspektif şu demek; ben şu ana kadar birikmiş olan Merkez Bankası rezervlerini, hazineyi, Türkiye ekonomisinin geldiği düzeyi 4 yıllık kısa vadeli halkı tatmin eder görünen uzun dönemli politikalarla heba edeceğim sonrası Allah kerim. Biz 4 yıl için söz istemedik hiçbir zaman. Bize emaneti verin, emanetin gereğini yaptığımız sürece bize destek olun, emanetin gereğini yapmadığımız anda da bizden bu emaneti alın. Ne 4 yıl, ne 4 dakika, ne 40 yıl emaneti sürdürürsek biz 2071 yılına kadar buradayız. Biz değilsek bizden sonraki AK Parti kadroları.”