(ANF)- Ataerkil sistemin kadının örgütlülüğünü parçaladığını, kadının yaşamını gasp ettiğini, buna rağmen yıllardır sürdürülen mücadeleyle güçlü kazanımlarının yaratıldığını dile getiren Avesta, kadını katleden toplumların özgür olamayacağına dikkat çekti. Hareket olarak kadınlarla güçlü ve sağlam bağlar kurduklarını ifade eden Avesta “Zafer çok yakındır! Kadının ruhu, yüreği, beyni ve güzelliğiyle elde edilen zafer, en anlamlı ve kalıcı zaferdir” şeklinde konuştu.

DEMOKRATİK TABLO BDP VE HDP ETKİNLİKLERİNDE

2014 yerel seçimleri yaklaşırken, kadının siyasetteki temsili ve BDP’nin yerel yönetimlerde uygulama kararı aldığı eş başkanlık sistemi de gündeme gelmeye başladı. KCK Genel Başkanlık Konseyi üyesi Sozdar Avesta  “Yerel seçim kampanyalarında en renkli, en kalabalık ve demokratik tabloyu, BDP ve HDP’nin etkinliklerinde görüyoruz.  Aylardır ön seçimlerle belirlenen adaylar, halkın yoğun ilgi ve coşkusuyla kamuoyuna ilan ediliyor. Toplumsal devrim olarak da tanımlayabileceğimiz kadının yoğun katılımı ve eş başkanlık sisteminin esas alınması çok önemlidir. Kadınlar, kendi öz iradeleri ile belirledikleri belediye başkan adayları ve eş başkanlarını açıklamaktadırlar; bu da tüm toplumca büyük bir moral, coşku ve heyecanla karşılanmaktadır” dedi.

ATAERKİL SİYASETTE KADIN VİTRİNLİKTİR

Tüm dünyada özellikle Ortadoğu'da hakim olan ataerkil egemen zihniyet ve siyasetin anti demokratik olmasının kaçınılmaz olduğunu, bu zihniyetin Avrupa'da bireysel özgürlük adı altında geliştirildiğini belirten Avesta, “Yaşamın tüm hücrelerine hakim olan bu zihniyet, kadınları, toplumun her alanından dışlamış, siyasete katılmalarının önüne setler örmüş ya da sembolik ve vitrinlik olarak kadını yedeğine alarak kullanmıştır. Kadının kendi iradesiyle, bilinciyle, örgütlülüğüyle katılmadığı her çalışma biçimsel kalmaya mahkumdur. Avrupa'da son iki yüzyıldır demokrasi adına yürütülen eşitlik ve özgürlük mücadelesi de bu yanılsamayı aşma gücünü gösterememiştir. Sahnenin görünen yüzünde kadın toplumsal yaşama katılmaktadır; hatta özel yasalarla hakları güvence altına alınmıştır. Ama işin özünde ise erkek egemenliği kendisini sistemleştirmiş, her şeyi kısır bir döngü içine almıştır. Kadın bu sistemin çarkları arasında köşeye sıkıştırılmıştır. Kadın örgütlülüğü lime lime edilerek, bireysel özgürlük maskesi altında dumura uğratılmıştır. Siyasete kattığı kadını, cinsinden ve toplumsallığından uzaklaştırmış; erkekten daha beter bir duruma sürüklemiştir. Tam bir erkek karikatürü olan bu kadın tipi en çok da kendi cinsinin emeğini sömürmektedir. Burada ele alınması gereken en büyük sorun kadının öz kimliğidir. Kadın adına yapılanlar bir utanç tablosudur”  şeklinde konuştu.

NAMUS, SEVGİ, AŞK ADINA KADINLAR KATLEDİLİYOR

Ortadoğu'da ise durumun daha vahim bir hal aldığını, inanç ve gelenekler adına kadının, tüm toplumsal yaşamın dışında tutulduğunu dile getiren Avesta, şöyle devam etti: “Namus, sevgi ve aşk adına katledilmekten, en iğrenç uygulamalara varana dek, bir zamanların tanrıçası olan kadın, erkeğin elinde inim inim inlemektedir. Yaşanan tüm savaşların yıkıcı karakterinden en büyük zararı kadın görmektedir. Kadını katleden, en derin köleliğe mahkum eden toplumlar özgür olabilir mi? Kadının tacize, tecavüze maruz kaldığı ve namus adı altında katledildiği bir toplum, eşitlikçi ve demokratik olduğunu iddia edebilir mi?  Bugün sözde, özgürlük ve demokrasi adına savaşan çeteler, kadına el atmakta, kadınları büyük kırımlardan geçirmekteler. Bu çete örgütlerinin maskesini düşüren en önemli faktör, kadına olan yaklaşımlarıdır.”

YENİLMEZLİĞİN SIRRI KADINLA KURULAN SAĞLAM BAĞDIR

Özgürlük hareketinin farkı ve ayrışma noktasının, kadını tüm çalışmaların merkezine oturtarak, tüm olay ve olgulara yaklaşımının ölçüsü yapması olduğunu ifade eden Avesta, “ Dünya tarihinde eşi benzeri olmayan bir örnekle; kadın kurtuluş ideolojisi çerçevesinde geliştirilen kadın ordulaşması, kadın partisi ve kadın sistemini, tamamen kadının kendi öz gücüne dayandırarak, yaşamın tam merkezine alarak, tüm toplumsal, siyasal, kültürel, ekonomik sorunları bu temelde ele alan Rêber APO, kadınla doğru yoldaşlığı yakalamıştır. ‘Kadınsız yaşam olmaz; ama mevcut kadınla da yaşanılmaz.’ diyerek kadına statü adı altında layık görülen statüsüzlüğü kabul etmemiştir. Kadının emeğine ve icatlarına dayalı gelişen binlerce yıllık insanlık tarihine yeniden yüzünü dönmüş, kadını, kurumaya yüz tutmuş kökleriyle yeniden buluşturmuştur. Kadın şahsında, Kürdistan toplumu bu hakikatle buluşturulmaktadır. İlk tarihi devrimi, kadını mücadeleye katarak gerçekleştirmiş, büyük bir özveri, cesaret ve bilinçle bugünlere gelinmiştir. Kürdistan Özgürlük Hareketi yenilmezliğinin sırrını, kadınla kurduğu sağlam bağlardan almaktadır” dedi.

KÜRDİSTANLI KADINLARI RÖNESANSI

Dünyada, bölgede ve Kürdistan’da en önemli sorunun kadın sorunu olduğunu ve bu sorunu doğru tanımlayarak ele almanın doğru çözüm için ilk adım olduğunu belirten Avesta; “APOCU Hareket'in bu noktada en iddialı hareket olduğu şüphe götürmezdir. Bugün, Kürdistanlı kadınlar bilinç anlamında bir rönesansı yaşarken, siyasi olarak en etkili konumda, toplumsal örgütlülük açısından ise herkesi hayretler içerisinde bırakan düzeydedir. Askeri olarak gücü, deneyimli öz savunmaya dayanmaktadır. İşte en anlamlı eşitlik budur. Eş başkanlık sistemi de bunun en belirgin ürünüdür. Eşitliği, özgürlüğü en zirvede sembolize etmektedir. Bu durum öyle salt propaganda amaçlı ya da seçim arifesinde olmakla ilgili bir durum değildir. Aksine kadın özgürlük mücadelesinin ulaştığı düzeyin ta kendisidir. Rojava'da kadın, demokratik özerkliğin mayası iken; Kuzey Kürdistan'da demokratik özgür ulus inşasının öncülüğü kadın üzerinden gelişmektedir. Demokratik, ekolojik, özgürlükçü paradigmayı geliştirerek egemen, merkeziyetçi, iktidarcı zihniyetle göğüs göğüse çarpışmaktadır. On yıllık demokratik, özgür belediyecilik deneyimi olan Kürdistanlı kadınlar, Demokratik Ulusun inşasında stratejik bir role sahiptirler” biçiminde konuştu.

ZAFER ÇOK YAKINDIR

YJA’nın başlattığı kampanyaya da değinen Avesta, bu kampanyanın yepyeni bir dönemin başlangıcı olduğunu ifade etti. Son olarak doğru bir mücadele tarzının gerekliliğine vurgu yapan Avesta, sözlerini şöyle tamamladı; “YJA'nın başlattığı "Özgür Kadınla Demokratik Ulus İnşasına Doğru" kampanyası, sürecin ihtiyaçları bakımından yerinde ve anlamlıdır. Tüm çalışmaların ana merkezine bu slogan oturtularak, buna göre her mahallede, köyde, ilçede, kasaba ve şehirde; komünler, meclisler, kadın özgürlük evleri, parklar, akademiler, işyerleri inşa edilecek,  öz yönetim örgütlülüğünde, öz savunmasını yaparak öncülük rolünü oynayacaktır. Bugün bunun imkanı ve koşulları her zamankinden daha fazla ve gelişkindir. Bunu bilmek, inanmak ve gereklerini yerine getirmek gerekiyor. Bunu görebilmek için sadece otuz yıl öncesine bakmak yeterlidir. Adeta eksinin altında olan kadının konumu, bugün eylemsel ve bilinç anlamında kendisini çok daha güçlü ortaya koymaktadır. 2014 yılı Kürdistan halkı ve kadınları için bir final yılıdır. Her alanda, Kürdistan'da ve yurtdışında yaşayan kadınlarımız, bu tarihi fırsatı mutlaka değerlendirmeli ve doğru bir mücadele tarzı geliştirmelidir. Özgürlük, Önderlik ve Demokratik Özgür ulusun inşası için her an her yerde, eylem ve mücadele içinde olunmalıdır. Zafer çok yakındır! Kadının ruhu, yüreği, beyni ve güzelliğiyle elde edilen zafer, en anlamlı ve kalıcı zaferdir.”