-Dedim, diyemedim
‘Bu iş böyle olmaz’ diye düşündüm; önümde yürüyen kadın, dükkanının önünde
oturan adamın önünden geçerken kalçasına bakmasını – çok bakmasını- gördükten
sonra. Göz göze geldik, gözlerimle ona ‘ne yaptığını gördüm’ dedim. Diyemedim.
‘Bir saniye sonra ben önünden geçeceğim ve sen bana da aynı şekilde bakacaksın’
dedim. Diyemedim. Ne kadar ‘bakılıyoruz’, farkında mısınız? Ne kadar rahat bakıyorlar,
tanımadıkları kadınların yüzlerine, bedenlerine. Otobüs beklerken bomboş durakta
gelip benim yarım metrekaremin içinde durmayı tercih eden adam, dik dik bakan
adam. Rahat bırak beni. Korkumla beslenme. Kafam önümde yürümek istemiyorum
geceleri. Sokaklar benim. Gece eve geç döneceğim günlerde pantolon giymeyi düşünmek istemiyorum. En yakın nereden eve giderim diye düşünmek istemiyorum,
o yemyeşil parkta tek başıma dolaşabilmek istiyorum, tedirgin olmadan.

Bir taciz hikayem yok, burada bağıra çağıra haykırabileceğim. Kendimden
başlarken aklıma ilk gelen, ekonomik durumdan ve sosyal statüden bağımsız
olarak, sokakta yürürken neler hissettiğimizdi. Susma. Büyüğü küçüğü yok bu işin.
Haykır, herkes duysun!

***

Bizim hikaye
Aynı şeyleri düşünmüyor, aynı fikri veya ideolojiyi desteklemiyor, aynı partiye oy
vermiyoruz… Aynı hayalleri kurmuyoruz.. Aynı endişelere de sahip değiliz…
Evet birbirimizden oldukça farklıyız. Ama bu kadar farklılığa rağmen aslında
hepimiz aynıyız. Neden mi? Çünkü bizler kadınız…

Rutin yaşamlarımız içerisinde ne kadar değişkenlik göstersekte, rutinimizi
bozan herhangi bir olumsuzluk karşısında hepimizaynıyız… Aynı hakarete
uğramışlık, aynı aşağılanmışlık hissiyatı… Evet benim rutinimi bozan ve tam da
kadın olduğum için hakarete uğrayış hikayem(iz)’in başlangıcı yeniden hissedebiliyor
olmanın tadına varmak kadar basitti! Belki de değildi! Onun tek derdinin insan
tarafımdan çok kadın tarafımla, bedenimle olduğunu öğrenmem çok zamanımı
almadı. Bana bunu kendince en medeni! haliyle anlattığında karşı çıktım,
hakaret saydım.

Ama onun için bunun bir önemi yoktu. Önemli olan, bana biçtiği ve üstlenmek
zorunda kalmam gereken roldü. İkna çabaları ve tüm medeni açıklamaları işe
yaramadığında ise, tam tersini denemeye karar verdi.

Ben sevgi dolu ve huzurla sevdiğim adamın yanında uyurken, o fiziksel güç
gösterisiyle amacına ulaşmak niyetindeydi sadece… Tüm gücümü toplayıp
tecavüz girişiminden kurtuldum. Bedenimi oradan kaçırmalıydım… Peki ya
ruhumu nasıl kaçırabilirdim bu gerçekten? Ertesi gün kendinde olmadığını,
aslında iyi biri olduğunu ve bunu asla yapmak istemediğini söyledi. Ve buna
inanmamı bekledi… Ama bu imkansızdı… Yine de en insani iletişim kuralları
çerçevesinde, onu artık görmek istemediğimi, ruhumdaki derin hasarı anlattım.

Anlamış gibi görünüyor, ama asla anlamıyordu… Artık mühim değildi… Benim
içinde artık mühim olan hayatım boyunca kamburum olabilecek bir hadiseden
kurtulabilmiş olmamdı.

Ben şanslıydım… Tüm şiddetine rağmen ona karşı koyabildim..
(Tabii buna şans denirse…) Zor da olsa onu hayatımdan çıkardım…
Tüm izlerini teker teker yok ettim. Tabiki en uzun zamanı ruhuma ayırdım.

Peki ya sen?

Evet bu aynı zamanda senin hikayen.. Benimle aynı şansı yakalar
mısın bilmem, ama aynı güce sahipsin… Neden mi? Çünkü sen kadınsın…

***

Muavine karşı
Çanakkale’ye gidiyoruz. Kardeşim cam kenarında, ben koridor kenarındaydım.
Muavinin her geçişinde yaptıkları yapmaya çalıştıkları belli bir andan itibaren
dayanılmaz hal alınca gözlerim dolsa da kardeşime belli etmemeye çalıştım
başlarda. Çünkü önümüzde daha 5 saatlik yolumuz vardı. Ancak yolculuğun
sonunda dayanamayarak kardeşime anlattım ve firmaya gidip şikayette bulunduk.
Firma  o elemanlarını işten çıkartacağı teminatıyla yaklaşsa da onbeş gün işten
uzaklatırmayı yeterli bulmuştu. Sesini çıkardığın zamanda bile onbeş günlük bir
uzaklaştırmayı yeterli görenlere karşı susma kadın!

***

Koca koca adamlar
Ortaokula yeni başladığım yıl, ilk defa kendi başıma uzak bir semte gidiyorum.
Önce vapur, sonra otobüs.  Vapurda sorun yok, fakat otobüse bindiğim zaman
taciz başlıyor. Koca koca adamlar, sıkıştırıyor , yokluyor. Her gün değilse de
sıklıkla başıma geliyor, ses çıkaramıyorum. Akşamları planlar yapıyorum,
tacizcilerimi nasıl rezil edeceğim, ayaklarına basıp bağıra çağıra onları otobüsten
attıracağım. Uygulamada başarılı değilim ama, en fazla dönüp sert sert bakabiliyorum
ya da yerimi değiştiriyorum. Yıllar geçtikçe otobüs tacizleri azaldı, pedofili radarından
çıktım herhalde. Sonra dönüp düşününce anladım, ne küçükmüşüm. Yaşım 11-12…
Tabii onlar bitince taciz bitmedi, aksine çeşitlendi. Bu sefer sokakta, karanlıkta,
kampüsün arka kapısından arkadaşıma giderken, fark ediyorum ki hiçbir yer güvenli
değil. Fakat artık sesim var, güçlü çıkıyor. Her seferinde daha yüksek bağırıyorum.
Başka arkadaşlarımın başından geçenleri dinliyorum, en ağırından hafifine etrafımda
tacize uğramamış kadın yok. Utanç yerini öfkeye bırakıyor, taciz edeni kovalıyorum
sokaklarda. Hep de korkakça kaçıyorlar, başları önde adamlar.  Bağırmak kesinlikle
iyi geliyor.

***

Koltuklu taciz
Uzun süre iş arayışları içerisindeydim. Bir arkadaşımın vesilesiyle anaakım
medyanındaki bir gazetenin başındaki ‘insancık’la tanıştırıldım. Kendisinin iş
konusunda yardım edebileceği ve durumuma duyarlılık göstereceği söylendi.
Kendisiyle görüşmeye gittim; ilkin cok babacan bir edayla yaklaştı, ardından
“Çok güzel bakıyorsun. Gizemli bir kadınsın. Senden çok hoşlandım, sevgilim
olur musun?” dedi. Daha sonra sözlü tacizde bulundu. Bu söylemler üzerine
çok sert tepki verince, bana bağırarak, “Sevgilim olursan ancak o zaman sana
burada bir koltuk veririm. İlla, bunu mu söyletmeye çalışıyorsun!” dedi. Ben de,
“Etiketini kullanarak gücünü hissettirmeye çalışıyorsun, yok böyle bir dünya!”
diye yanıt verdim. İşte, bu ‘insancık’lar senden menfaat elde edecekse, yardımcı
olurlar. Onların sığ dünyaları ‘farklı’ işliyor. Ahlak, onur, insanlık nedir bilmezler?!
‘İnsan’ olan zaten çıkarsızca, duyarlılık gösterir ve yardım elini uzatır.
Biz kadınlar olarak, onurumuzla, gurumuzla mücadele ederek, emek harcayarak
bir yerlere gelmeliyiz. Maalesef ki, ‘kadın’ olarak varolabilmek çok zor.
Yaşamımızın birçok alanında çok zorluklar yaşıyoruz. Elbette, aç kurt
‘insancık’ların davranışları bizleri yıldırmamalı, daha direngen daha mücadeleci
olmalıyız. Her yaşadığımız haksızlığa karşı geçmişin verdiği cesaretle sokağa
çıkıp sesimizi duyurmalıyız.

***

O bankta
Bir tatil günü, yine okul bahçesinde buluştuk birkaç arkadaş. Yakartop oynadık,
ip atladık. Yoruldum bir banka oturayım dedim. Bankta da 45-50 yaşlarında bir
adam oturuyor. Ucuna iliştim bankın, rahatsız olmasın diye. Adam “Gel gel rahat
otur” dedi. “Yok böyle iyi” dedim. “Gel gel” dedi, dizine vurdu elini, kedi çağırır gibi.
Yüzünde pis bir sırıtış. “Çocukları çok seviyordur belki, şimdi kalkarsam ayıp olur”
diye düşündüm önce. Kalkmadım. Bir baktım adam yaklaşıyor. Biraz yaklaştı önce,
arada mesafe var halen. “Hah” dedim içimden, “Sapık bu, annemin dediğinden.”
“Nereye doğru koşsam” diye aklımdan geçirmeme kalmadı, bir baktım, adamdibime
kadar gelmiş. Kaçmak istesem yakalayacak. Çığlık atsam? Arkadaşlara baktım,
okulun öte yanındalar. Hem onlar da çocuk, adam iri yarı. Kimse yok başka.
Adam sarılmaya çalışıyor, bir eli bacağımda, pis pis sırıtıyor. Korkudan şoka
mı girdim artık, ne olduysa, hiç sesim çıkmıyor.

O sırada Ayten Abla’nın sesini duyuyorum. “Çabuk yanıma gel!” Ayten Abla okulu
temizliyor. Çoluk çocuk, okulun bahçesinde bir kulübede kalıyorlar. Onun sesiyle
kendime geliyorum, hemen onun yanına koşuyorum. Ayten abla “Defol git buradan,
polisçağıracağım” diye bağırıyor adama. Adam halen sırıtıyor. Ayten Abla beni eve
bırakıyor.

Annemlere hiçbir şey anlatmıyorum, bir daha evden çıkmamıza izin vermezler diye.
Ama korkudan kendim bir hafta evden çıkamıyorum.

***

Sansür iyidir bazen
Mecburi yüzme seanslarının olduğu günlerdeydim o zamanlar. Yolu sapa, ıssız
sayılabilecek bir yerdeydi. Minibüsten inince yürüme mesafesi bitmeyecek gibi gelirdi.
O günde ‘bu yol nasıl biter’ diye düşünürken karşıma aniden bir genç çıktı. Deyimi
yerindeyse ‘kafası güzeldi’. (Yaşananların tamamını buraya yazarak paylaşamayacağım. Hatırlananlara sansür uygulamak iyidir bazen.) Ancak şu kadarını söyleyebilirim ki o
gün üzerimdeki pantolonu çöpe atmak aklıma gelene kadar o pantolonu her gördüğümde
ağladım. Çöpeatarak yaşananlardan kurtulamasam da en azından artık dolabımda o
gence ait bir şeyin olmadığını bilmek iyi geldi.

***

Ben ‘arkadaşımın’ yalancısıyım
Yıl 2014 aylardan Şubat… İstanbul’un göbeğinde bir toplutaşıma aracına binmek için
‘arkadaşım’ akbilini çantasından çıkarmış ve ‘dıdıt’ sesine karışan bir şey gelmiş
kulağına şoförün söylediği. Arkadaşım ‘efendim’ diye tekrarını istemiş şoför tekrar etmiş:
“Eteğini giymeyi unutmuşsun”. Yalnız bu yaşanan kesinlikle ama kesinlikle benim değil
arkadaşımın başından geçti, yanlış anlamayınız!

***

Terfi de alırsın
Bir vakitler çalıştığım bir yerde, erkeğin biri, tuhaf bir bahaneyle aldığı mail adresim yoluyla
önce sanal ortamda taciz etti. Tersledim. İki gün sonra iş yerinde yakaladı. Kafamı kaldırmadan
hızlı adımlarla yürümeye başladım. Arkamdan gelmeye devam edince, ‘nasılsa giremez’
diye düşünüp tuvalete attım kendimi, kafam hâlâ yerde, içeri girdiğini fark ettim,
tuvalet kabinine kapattım kendimi. Bir ara acizliğin utancı korkumdan ağır bastı.
Bir süre bekledi. Hakaret etti. Çıktığından emin olunca açtım kilidi. Bir kadın dostum
vardı yanına gittim hemen, anladım ki tek kurbanı ben değilmişim. ‘Ben yanındayım’
dedi, ‘Şikayet edelim’. ‘Tamam’ dedim. Aslında aciz değilmişim. Sonra başka
kadınlara anlattık durumu. Bir kadın ayağa dikilip ters ters baktı buna, diklendi,
herif korktu belli. Müdürüme anlattım, erkekti. Çok sinirlendi olana, beni hiç sorgulamadı,
‘peki ya sen’le başlayan cümleler kurmadı. Daha güçlü hissettim. İş büyüdü,
dilekçe verdim, o kadın dostum da verdi. Şu yöneticilerden başka kimsenin
giremediği katlardan birine çıkardılar beni, tekrar anlattım. Onlar da çok kızdı falan.
Sora dönüp bana ‘Ne yapalım?’ diye sordular. ‘Kanunlarda bunun karşılığı yok mu?’
dedim… ‘Yeni ev aldı kredi ödüyordur şimdi atsak çok mağdur olur’ gibi cümleler de
hatırlıyorum. ‘Atın desem, kinlenip canıma kastetse beni koruyabilir misiniz?’ dedim.
Cevap veremediler. Atın diyemedim. ‘Kınama veriyoruz o zaman’ dediler.
‘Benim de karım var, kızım var’ dediler. ‘Bir daha kafasını senin olduğun tarafa
çevirse dahi atarız’ dediler. Eyvallah dedim. Birkaç ay geçti, ben oradan ayrıldım.
‘Tacizci terfi etti’ dedi birileri.

***

Sahnede biz
Üniversitedeki ilk senem. Başrollerde ben ve tiyatro eğitmenim. Bir gün bir prova
esnasında yalnız kaldık. Rol gereği zaten ikili sahnelerimiz olduğu için birlikte
çalışacağımızı düşündüm ve haliyle aklıma yanlış bir şey gelmedi. Meğer onda
durumlar benim sandığım kadar normal değilmiş. Adam benimle yalnız kalmayı
daha önceden planlamış. Prova sırasında bana tacizde bulundu. Kendimi kurtarıp
diğer eğitmenlerime durumu anlattım, hemen tiyatroyla bütün ilişkisi kesildi.
Yaşadığım travmadan bahsetmeme gerek yok sanırım. Kadınsanız, anlarsınız…

***

Zaman şimdi
Zaman lise. Sabah okula gitmeden önce kızlarla buluşuyoruz, çay, kahve poğaça
keyfi yapıyoruz. Okul şehrin göbeğinde olduğu için manzaramız genelde apartmanlar,
saçma sokaklar, yer yer yeşillikler. Bizce kahvaltı faslı bittikten sonra üçümüz
yanyana sokak aralarında yürüyoruz. Bir adam var, belli belirsiz peşimizde.
Dert etmiyoruz. Aynı adam bir süre sonra bir apartmanın girişinde, yüzünde
bir gülümseme. Önce anlamıyoruz, sonra görüyoruz. Mastürbasyon yapıyor.
Aslanım! Çığlık atarak kaçıyoruz. Zaman şimdiler, bir apartmanın. Önünde
gülümseyerek bana bakan bir adam varsa benim kafam öte yanda. Kendi kulağıma
fısıldaya fısıldaya ‘saçmalama, saçmalama…’

Alıntı: BirGün