Gezi Direnişi sırasında Okmeydanı’nda başına polisin attığı gaz fişeğinin isabet etmesinin ardından aylarca komada kaldıktan sonra hayatını kaybeden Berkin Elvan'ın öldürülmesine ilişkin davada, "Olası kastla öldürmek" suçundan 16 yıl 8 ay hapis cezasına çarptırılan sanık polis Fatih Dalgalı hakkındaki hükmün gerekçesi açıklandı. Gerekçede, sanık polis Fatih Dalgalı'nın "atışı sektirerek, hedef gözetmeksizin değil, nişan alarak ve yere paralel olarak yapıldığı, atış neticesinde eşzamanlı olarak maktulün yere düştüğü anlaşılmıştır" denildi.

İstanbul 17. Ağır Ceza Mahkemesi, Berkin Elvan'ın öldürülmesine ilişkin 18 Haziran'da sanık polis FatİH Dalgalı, "Olası kastla öldürmek" suçundan 16 yıl 8 ay hapis cezasına çarptırılarak hakkında yurt dışına çıkış yasağı konuldu.DHA'da yer alan habere göre, mahkeme hükme ilişkin 303 sayfalık gerekçesinin yazımını tamamladı. Gerekçede, 16 Haziran 2013 tarihinde meydana gelen olay nedeniyle yaklaşık 3 yıl sonra iddianame düzenlendiği ve yaklaşık 5 yıllık kovuşturma sürecinin sonunda karar çıktığı kaydedildi. Kararda, Berkin Elvan'ın ZET tüfeği olarak tabir edilen gaz tüfeğinden çıkan gaz fişeği kapsülünün başına isabet etmesi sonucu hayatını kaybettiğinin sabit görüldüğü belirtildi. Sanık polis Dalgalı'nın "Göz Yaşartıcı Gazlar ve Gaz Maskelerini Kullanım Kursu" aldığı, bu konuda deneyimli olduğu ifade edilen kararda, sanığın suçlamayı reddettiği, ilk ifadesinde kendisine ZET silahı verildiğini ancak kullanıp kullanmadığını hatırlamadığını, mahkemedeki ilk celsede ise görevlendirme listesinde gazcı olarak yazıldığını, ancak kendisinin dışında grupta başka gazcı personellerin de bulunduğunu söylediği yer aldı.

'SAVUNMASI SUÇTAN KURTULMAYA YÖNELİK, HEDEF GÖZETTİ​'

Kararda, “Sanığın savunmalarının suçtan ve cezadan kurtulmaya matuf, gerçeği yansıtmayan soyut savunmalar olarak kaldığı, sanığın aşamalarda kendi içinde tutarlı olmayan anlatımlarda bulunduğu, bu savunmalarının kamera kayıtları, tanık beyanları, bilirkişi raporları ve HTS kayıtları ile uyumlu olmadığıö vurgulandı. Kararda, tanık beyanları ve kamera kayıtları bir bütün olarak değerlendirildiğinde maktulün ölümüne neden olan atış yapan polis memurunun görüntülerdeki sağ kolu sargılı kişi olduğu ve bu kişinin de sanık Fatih Dalgalı olduğunun anlaşıldığı belirtildi.

Raporlara göre sanık tarafından gaz tüfeğiyle yapılan atışın İçişleri Bakanlığı'nın genelgesinde belirtildiğinin aksine 45 derecelik bir eğimle, hedef gözetmeksizin ve yere paralel olmayacak şekilde yapılmadığı, sanığın atış yaparken başını sağa doğru hafifçe eğerek, yere sektirmeden doğrudan atış yaptığı da kaydedildi. Son raporda atışın ani bir şekilde yapıldığı belirtilmiş ise teknik olarak her atışın ani olduğu, olayın saat 07.00 sularında gerçekleştiği, herhangi bir kargaşanın, polise karşı bir saldırının veya direnişin olmadığı, gece boyu süren olayların dinmiş olduğu, ortamın an itibari ile artık sakinleşmiş olduğu da anlatıldı. Gerekçede, “Sonuç olarak raporlarda bahsi geçen ikinci ZET polisinin sağ kolu sargılı sanık F.D. olduğu ve ikinci ZET polisi tarafından bu atışın yapıldığı ve atışın sektirerek, hedef gözetmeksizin değil, nişan alarak ve yere paralel olarak yapıldığı, atış neticesinde eşzamanlı olarak maktulün yere düştüğü anlaşılmıştır" ifadesi kullanıldı.

'ATIŞ SIRASINDA DİRENİŞ YOKTU'

Atış sırasında Dalgalı'nın bulunduğu konum itibari ile raporlara göre görüşün açık ve net olduğu, aradaki mesafenin de görüşü engellemediği, olay sırasında ise esaslı bir yasadışı gösteri ya da direnişin bulunmadığı vurgusu yapıldı.

Kararda, "Verilen emir uyarınca görevi nedeniyle gaz tüfeğini kullanması, o bölgede görev alması ve toplumsal olaylara müdahale etmesi elbette ki mevzuata uygundur. Ne zaman ki olayların yatışmasından ve göstericilerin büyük oranda dağılmasından sonra kademeli güç kullanması gereken sanığın kamera kayıtlarına, tanık beyanlarına ve bilirkişi raporlarına ve suç saatine ve yerine göre, açık bir görüşe rağmen, yakın sayılabilecek bir mesafeden birden çok kez atış yapmak suretiyle maktulün yaralanmasına ve devamında ölmesine neden olması mahkememizi, sanığın öngördüğü neticeyi kabullenerek olası kast ile öldürme suçunu işlediği sonucuna götürmüştür" denildi. Kararda, "sanığın eylemi görevden kaynaklanan bir yetkinin veya takdir yetkisinin kötüye kullanılması ve işlenen suç ile görev arasında illiyet bağı olması nedeniyle görev suçu kapsamında olduğu" değerlendirmesi de yapıldı.