TBMM Genel Kurulu, Meclis Başkanvekili Ayşenur Bahçekapılı başkanlığında toplandı. Genel Kurul’da, Cumhurbaşkanlığı, TBMM, Sayıştay, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay, Başbakanlık, MGK, Diyanet ve Vakıflar’ın 2015 Mali Yılı Bütçeleri görüşülüyor.
Bütçe üzerine MHP Grubu adına söz alan Ankara Milletvekili Mustafa Erdem, “AKP içerisinde Türk olmayan, Türklükten rahatsızlık duyan, güya bir şekilde Türk olduğunu söyleyemeyen zavallılar olabilir” dedi. Diyanet İşleri Başkanlığı’nı da uyaran Erdem, “Diyanet İşleri Başkanlığı da bundan dolayı rahatsızlık duyabilir ama biz Türk milleti olarak dinimizi kitaplardan okumaktan öte kulaktan duyarak ve hoca efendileri, imam efendileri, müftüleri dinleyerek öğrendik; şimdi gelin görün ki bu görsel alanda bizim kendimize mahsus dinî ritüellerimiz, bizim kendimize mahsus dinî makamlarımız var. Bunu ısrarla da sordum, bugün Vahabiliğe mi, Selefiliğe mi veya adını bilmediğim bir başka hizbe özenti mi, yoksa Türk milletinden nefret duyup bir başkalarına benzeme arzusu mu bunun takdirini diyanetçilere bırakıyorum” sözleri Genel Kurul’da karşılıklı tartışma çıkarttı.
Erdem’in sözleri AK Partililerce tepki çekti.
“Türklük” tartışması tutanaklara şöyle yansıdı.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Hocam hiç yakışıyor mu? Çarpıtıyorsunuz hep ya.
MUSTAFA ERDEM- …Allah'ın bu tür vasıflarının toplandığı bir şahıs olarak bir beşeri gönderirken Diyanet İşleri Başkanlığı bunun neresindedir?
YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Onun açıklamasını yaptı. İyi niyetli değilsin, iyi niyetli olsan bunu söylemezsin.
MUSTAFA ERDEM (Devamla) - Efendim, zırva tevil kabul etmez.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) - O arkadaşlarımız onun açıklamasını yaptı Hocam. İyi niyetli olun biraz, arz niyetlisiniz.
MUSTAFA ERDEM (Devamla) - Zırva tevil kabul etmez. Lütfen… Lütfen… Diyanet İşleri Başkanlığı yapsın bunun savunmasını, siz değil.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Açıklamasını yaptı o arkadaşlarımız, onların haklarını ihlal etmeyin.
BAŞKAN - Lütfen, laf atmayın Sayın Tunç. Sayın Tunç…
MUSTAFA ERDEM (Devamla) - Başka bir şey daha söylemek istiyorum: Bakan olmuş, milletvekili olmuş birisinin…
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) - Kul hakkına giriyorsun Hocam, olmadı.
MUSTAFA ERDEM (Devamla) - …Yüce kitabımız Kur'an'a hakaret etmesi, deyim yerindeyse vahyi ilahiye hakaret etmesi Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından eleştiri konusu olmayacak da, bunu benim gibi bir garip bu Mecliste mi ifade edecek? (MHP ve CHHP sıralarından alkışlar)
YILMAZ TUNÇ (Bartın) - O arkadaşlarımız açıklamayı yaptı. Hocam, o arkadaşlarımız buradan açıklamalarını yaptı.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) - Hocam, kul hakkına giriyorsun, kul hakkına. Kul hakkına giriyorsun şimdi.
MUSTAFA ERDEM (Devamla) - Değerli milletvekilleri, bakın, bakın, bu konuda…
YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Çok ayıp, çok. Dediğiniz çok ayıp.
MUSTAFA ERDEM (Devamla) - Bakın, hayır, lütfen… Ayıp değil, rahatsızlık duymayın bundan.
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) - Ayıp değil, şirk şirk yapıyor.
MUSTAFA ERDEM (Devamla) - Diyanet İşleri Başkanlığımızın bu konulara sahip çıkması lazım gelir.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Kul hakkına giriyorsun Hocam, kul hakkına giriyorsun. O arkadaşlarımızı dinlemediniz, açıklama yaptılar.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) - Hangi kul hakkına giriyor?
MUSTAFA ERDEM (Devamla) - Beyler, şunu ifade etmek istiyorum: Üç günlük dünya için ebedî olan ahireti göz ardı edebilecek bir din ve diyanet mensubu olduğunu da kabul etmiyorum. O zaman siyasi baskıların AKP iktidarı değiştikten sonra biteceğini ama yarın, Allah'ın huzurunda ebedî alemde baş başa kalacağını idrak eden birilerinin, Allah adına, Allah'ın dinine sahip çıkması lazım geldiğini düşünüyorum.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Böyle mi sahip çıkacaksın? İftira atarak.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) - Ne iftirası… Videosu bile var ya.
MUSTAFA ERDEM (Devamla) - Değerli milletvekilleri, vakıflar konusuna da bir iki cümleyle işaret etmek istiyorum.
Rahatsızlık duymanıza gerek yok, bakın ben kızmıyorum. Konuşmam heyecanımdan ve imanımın ikrarından başka bir şey değildir.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) - İftira atıyorsun Hocam, iftira.
MUSTAFA ERDEM (Devamla) - Siz nasıl kabul ederseniz edin.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) - İftira atıyorsun. Böyle bir şey olmaz.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) - Kul hakkına giriyorsun.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) - Hangi kul hakkından bahsediyorsun?
MUSTAFA ERDEM (Devamla) - İftira atmıyorum, basını dinleyin.
Değerli temsilciler, değerli vekiller, vakıflar konusuna da dikkatinizi çekmek istiyorum.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) - Burada kul hakkı var ya, helallik alman lazım.
MUSTAFA ERDEM (Devamla) - Vakıflar konusu da ülkemizin içler acısı bir durumu. Orada çalışan personelin de aynı şekilde rotasyondan aileleri bölünmüş konumdan, hizmet içerisindeki adaletten ve netice itibarıyla mahkeme kararlarının uygulanmamasından kaynaklanan mağduriyetleri de vardır. Ama bir başka husus daha vardır ki bir Türk insanı, bir evladı fatihan hayranı ve Osmanlının asrımızdaki temsilcisi olarak beni rahatsız ediyor.
ALEV DEDEGİL (İstanbul) - Hocam, bağırmayın ya!
MUSTAFA ERDEM (Devamla) - Şimdi, bakın, kulaklarınızı rahatsız etmiş olabilir ama ne hikmetse "Rencide olur dide-i huffaş ziyadan" diye bir Ziya Paşa'nın sözü vardır. Hakikatin söylenmesi sizleri rahatsız etmesin. Burada hakikati aramak, burada tespitleri doğru yapmak durumundayız.
Diyarbakır Surp Giragos Kilisesi'nde 1914 yılında yıkılan bir kilise çanını AKP iktidarı döneminde, 2010 yılında ihya eden AKP iktidarının, yüz elli sene sonra, daha doğrusu yüz sene sonra Moskova'dan 150 kilo çan getirip takmasına "Bu ne zillettir ki: nâkûs inlesin beyninde Osman'ın/Ezan sussun, fezâlardan silinsin yâdı Mevlâ'nın!" demiştik.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Bu nasıl Müslümanlık Hocam?
MUSTAFA ERDEM (Devamla) - Rahatsız olmayın, onu söyleyeceğim.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Avrupa'ya yaptığımız camilere bak Hocam!
MUSTAFA ERDEM (Devamla) - Bakın, rahatsız olmayın, onu söyleyeceğim.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Dünyanın değişik yerlerine yaptığımız camilere bak, Almanya'da yaptığımız büyük camilere bak! Onlardan da mı rahatsızsın?
MUSTAFA ERDEM (Devamla) - Daha bir hafta oldu Ohri'den geldim.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Dünyada en büyük camileri yapıyoruz, onlardan bahsedin!
MUSTAFA ERDEM (Devamla) - Bir dakika, bir dinler misiniz…
BAŞKAN - Sayın Tunç…. MUSTAFA ERDEM (Devamla) - Niye konuşuyorsunuz, niye rahatsızlık duyuyorsunuz?
BAŞKAN - Sayın Tunç, konuşmacıyı dinleyemiyorum, lütfen…
MUSTAFA ERDEM (Devamla) - Ohri'den geldim. Burada Ermeni kilisesinin çan kulesini inşa edenler Ohri'de ecdat mirası caminin minaresinin kırıklığından zül duymuyorsa ben ne yapayım size? (MHP sıralarından alkışlar) Gidin oraya bakın, Batı Trakya'da, Balkanlarda ecdat yadigârı eserlerin bir şekilde hâke yeksan olduğunu, Ohri Kalesi'nde ecdat emaneti mezarların haç ablukası altına alındığını gördüğümüzde bizim ne yapmamız lazım?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Konuşmacı sözlerinin içinde "AKP içinde Türk olmayan, Türklüğünü söyleyemeyen zavallılar…" şeklinde bir ifade kullanmıştır.
MUSTAFA ERDEM (Ankara) - "Türklüğünü söyleyemeyen zavallılar." dedim.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Bu ifade… Bakın "Türk olmayan zavallılar, Türklüğünü söyleyemeyen zavallılar…" Ben bu çerçevede söz hakkı istiyorum.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Buna "yapı bozum" derler. Yani, bakın, bir gruba karşı kullandığınız ifadeler bağlam değiştiğinde, oraya sizin özneniz geçtiğinde çok yaralayıcı geliyorsa…
OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) - Geldiler, onlar AKP'nin karanlığı altına girdiler.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - …aynı ölçüde yaralayıcıdır, buna dikkatinizi çekmek isterim.
Bu Uludağ'daki arkadaşların konuşması meselesi, onlar sonradan tashih ettiler. Eğer iyiniyetli bir yaklaşım olsa bu insanların tashihi dikkate alınır.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) - Ya elli tane tashih olmaz ki, ya bir tanesi yanlış, iki tanesi yanlış… Siz bir güruh hâline gelmişsiniz ya!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Ama yani sürekli aynı ifadenin üzerine, tabiri caizse, patlayarak buradan bir siyasal netice elde edilebileceğini zannetmem, yanıltıcıdır.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) - Aynı gruptan on tane tevil çıkmaz. On tane ayrı ayrı beyan. Güruh olmuşsunuz, güruh!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Başkalarına adaletten, hakkaniyetten bahsederken, kendimiz adil ve hakkaniyetli olmalıyız.
Saygılar. (AKP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
MUSTAFA ERDEM (Ankara) - Müsaade ederseniz benim ifadelerimin çarpıtıldığından dolayı söz hakkı istiyorum.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Çarpıtmadım, zabıtlarda var.
BAŞKAN -Sizin ifadeleriniz çarpıtmadı, sadece "Hocama inanıyorum, bu ifadelerini tashih edebilecektir." dedi, çarpıtmadı…
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - "Tashih edebilir." dedim.
MUSTAFA ERDEM (Ankara) - Efendim, ben, müsaade ederseniz tashih etmek istiyorum.
BAŞKAN - Peki. Sataşma değil, yerinizden vermem gerekiyor ama daha yeni başladık.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) - Olur mu? Sataşma var.
OKTAY VURAL (İzmir) - Hayır efendim, sataşma olduğu için yanlış bağlama oturttuğu için. Doğru yaptınız efendim.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Benim ifadem değil sizin ifadeniz Mustafa Hocam, "Türk olmayan." dediniz.
MUSTAFA ERDEM (Devamla) -Türk olmadığından değil…
YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Yok öyle bir şey, yok!
MUSTAFA ERDEM (Devamla) - Herkes herkes olabilir. Ama Türklüğünü söyleyememek durumunda kalan zavallılardan söz ettim.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Yok öyle bir şey, yok!
MUSTAFA ERDEM (Devamla) - Bunu bir şekilde ifade ediyor ve hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Kim, adını söyle, adını söyle! Yok öyle birisi! İftira atıyorsun hep ya, bir de hoca olacaksın!
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) - Kul hakkına giriyorsun be!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Bu bir tashih değil efendim, söz istiyorum.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Sözünü geri alsın Sayın Başkan, özür dilesin gruptan.
EŞREF TAŞ (Bingöl) - Biz Zaza'yız, şahsen ben Zaza'yım arkadaşım, kimse bana zorla Türkleştirme yaptıramaz.
BAŞKAN - Buyurun.
İki dakika.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; tabii, böyle genelleyici ifadeler kullanıldığında kime söylediğiniz de muallak olur. Şimdi Mustafa Bey'e çok önemli bir görev düşüyor. Acaba kim, Türklüğünü söyleyemeyen bu zavallı kim? (MHP sıralarından gürültüler)
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) - Cumhurbaşkanı başta, Cumhurbaşkanı!
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) - "Türk milleti yoktur." diyen senin milletvekilin! İçinizde "Türk milleti yoktur." diyen bir milletvekili var!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Mustafa Bey gelecek, o kim, kimin Türk olduğunu söyleyemeyen zavallı olduğunu ismen söyleyecek. Kim acaba, kim? Öyle "Genel söylüyor." olmaz. (MHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri…
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) - Söylüyorum: "Türk milleti yoktur." diyen bir milletvekili var. İşte, örnek veriyorum size.
BAŞKAN - Sayın Korkmaz… MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Nevzat Bey, siz oturun yerinize.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) - Bak, söylüyorum, söylüyorum!
YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Otur yerine be! Söz mü aldın sen?
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) - Söylüyorum: "Türk milleti yoktur." diyen milletvekili var. İşte, örnek veriyorum size.
BAŞKAN - Sayın Korkmaz, lütfen.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) - Evet, söyledim, hadi!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Burada konuşan Mustafa Bey, sizin hoplamanıza gerek yok.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) - Örnek istedin, örnek verdim sana. Sana örnek verdim, örnek! Örnek verdim sana!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Mustafa Bey kimi kastediyorsa gelecek ve kimmiş, bu kendisi Türk olduğu hâlde söyleyemeyen zavallı kimmiş, ismen söyleyecek.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) - Ya kardeşim, "Türk milleti diye bir millet yoktur." diyen bir vekilin yok mu senin? Senin yok mu vekilin? Soruyorum.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Böyle genelleme olmaz, bu şekilde konuşma olmaz.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) - Senin yok mu vekilin? Soruyorum!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Nevzat Bey, bas bas bağırıp durma, otur yerine.
BAŞKAN - Sayın konuşmacı, lütfen Genel Kurula hitap edin.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) - "Türk milleti diye bir millet yoktur." diyen bir vekilin yok mu?
BAŞKAN - Sayın Korkmaz, söz sizde değil.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) - Buna cevap ver! Buna cevap ver, cevap!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) - Burada, AK PARTİ Grubu, Türk milleti konusunda da, millî kültür konusunda da işin lafını yapmaktan çok icraatını yapmıştır, pratiğini yapmıştır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) - Efendim, bu konuşmayı Yasin Aktay yapmadı mı? Bu konuşmayı yapmadı mı? Soruyorum size.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Gidin, Balkanları dolaşın, Orta Doğu'yu dolaşın, orada ecdadın eserlerine AK PARTİ'nin nasıl sahip çıktığını görürsünüz.
Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
RECEP ÖZEL (Isparta) - Kuru kuru bir şey olmuyor, kuru kuru!
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) - Cevap versene hocam! Hocam cevap versene! Soruyorum size: Yasin Aktay demedi mi?
RECEP ÖZEL (Isparta) - Kuru kuru olmuyor. BAŞKAN - Sayın Korkmaz!
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) - "Türk milleti yoktur, Türk milleti diye bir millet yoktur." demedi mi kardeşim?
BAŞKAN - Sayın Korkmaz!
RECEP ÖZEL (Isparta) - Atın dışarı.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) - "Türk milleti yoktur." demedi mi kardeşim?
BAŞKAN - Sayın Korkmaz, lütfen.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) - Ama biz soru soruyoruz, cevap istiyoruz.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) - Örnek istedin, örnek verdim.
BAŞKAN - Tamam, sonra konuşurlar, kendi aralarında konuşsunlar. Böyle bir üslup var mı?
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) - Örnek istedin, örnek verdim, tevil et işte.
BAŞKAN - Sayın Korkmaz, lütfen…
Sayın milletvekilleri…
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) - Ne oldu? Bu örnek karşısında ezildiniz mi? Niye cevap veremiyorsunuz? Niye cevap veremiyorsunuz?
YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Ne örneği be! Ne örneği! Ne örneği ya!
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri…
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) - Niye cevap veremiyorsun? Var mı cevabın?
BAŞKAN - Sayın Korkmaz…
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) - Efendim, atın dışarı.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) - Var mı cevabın?
BAŞKAN - Sayın Vural, müdahale eder misiniz. Biraz önce benden ricada bulunuyordunuz.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) - Sayın Başkan, Sayın Grup Başkan Vekili bir şey söyledi, "Bir isim verin." dedi. Sayın Korkmaz da isim veriyor.
BAŞKAN - Tamam, şu anda böyle bir üslubumuz yok. İsmi daha sonra kendisi de verebilir. Ben şu anda Meclisin tüzüğe göre çalışmalarına devam etmek zorundayım. Daha sonra siz söylersiniz.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) - Sayın Başkanım…
BAŞKAN - Lütfen Sayın Korkmaz… Böyle bir usul yok. Tartışmanın uzaması üzerine oturuma ara veren Meclis Başkanvekili Ayşenur Bahçekapılı, oturumu yeniden açtıktan sonra tartışmanın uzamasına müsaade etmedi.