Öznur Turan :  'Hüzün diri olan yanın, duyduğun, gördüğün yanındır' Röportaj / Gamze Mimaroğlu

Deniz Korcan
Deniz Korcan
15 Kasım 2021 Pazartesi 17:13
Öznur Turan :  'Hüzün diri olan yanın, duyduğun, gördüğün yanındır' Röportaj / Gamze Mimaroğlu

Son dönemde bir tesadüf mü yoksa yaşadığımız ülkenin zorlaması mıdır bilmiyorum, geçmiş yıllarda muhalif - politik müzik içinden gelen müzisyenlerin yaptıkları müzikal üretimlerle daha sık karşılaşır olduk. Muhalif müzik alanında yıllardır hem niceliksel hem niteliksel üretimin düşük olması gerçeği, yaşanan bu kısmi verimli ortamın ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. 

Ülkemizde ve dünyada olağanüstü olayların yaşandığı bir zamanda bu olağanüstülüklere verilecek sanatsal cevaplara, hikayelere ihtiyacımız var. 

"iZ" albümü böyle bir ihtiyacın, böyle bir anlamın üstüne geldi. Almanya‘dan, Türkiye'ye mesafeleri yok ederek Öznur ile albümü İZ üzerine söyleştik.

Albüm çalışması Türkiye Almanya arasında oluşmuş. Nasıl bir çalışma yapıldı?

Besteler aslında doğal bir kronoloji halinde birbiri ardına sıcağı sıcağına oluştu, tam da hepimizin evlerinde kapalı kaldığı pandeminin ilk çıktığı dönemde. Adeta film izler gibi ekran başında ülke ve dünya gündemini takip ederken George Floyd cinayeti, Türkiye‘de adil yargılanma ve adalet talebi ile başlatılan protesto eylemleri, salgından hayatını kaybeden insanlar, kadın cinayetleri, doğa talanı, ve en kötüsü de bütün bunlar hiç yaşanmamış gibi bize öğütler vermeye devam edenler...

Sözleri yazıp birbirimize okuyup üzerinde tartışmaya başladık ve konuyu anlatma bakımından son hallerini verdik. Sonra Ali Papur İstanbul’da yaptığı ezgileri bizim ile paylaştı. İletişim çağındayız ya:) Evet, budur! dedikten sonra da telefondan bir uygulama ile altyapılarını yine Ali hazırladı.

Dışarıya kısmen rahatça çıkmaya başlayınca da  Christian ile buluştuk ve şarkıları dinlettik, fikir ve önerilerini aldık. Christian, Hewale Reş şarkısına yoğunlaşmak istediğini söyledi ve kalan diğer şarkıları da aranjeleri yapması için Karoft‘a gönderdik. Hangi şarkıda hangi soundları duymak istediğimizi anlattık ve Karoft‘da şarkıları dinledikten sonra düşüncelerini bizim ile paylaştı. Karoft’un geniş bir repertuara sahip olması ve çok yönlü bir müzisyen olmasından kaynaklı bir güvenimiz vardı. Artık şarkılar hepimizin olmaya başladı... İlk ‚‘Gidiyorsun‘‘ şarkısı hazırlandı  Özcan Şenver ile görüşüp şarkıyı bizimle birlikte okumasını teklif ettik, o da sağ olsun bizi kırmadı ve İstanbul’da şarkının kayıtlarına katıldı. Ardından ‚‘Soluğum‘‘ hemen eş zamanlı olarak ‚‘Hewale Reş‘‘…

Yaşadığım acı bir kayıptan dolayı çalışmalara bir süre ara verdik ve yaklaşık üç ay sonra kaldığımız yerden devam etme kararı aldık. Daha sonra da ‘Hay Hay‘ı bitirdik. Aynı ortamda olamamaktan kaynaklı epeyce teknik sorun yaşadık, görüşmelerimizi online yapmak zorunda kaldık ama bu sayede de kayıt tekniklerine ve programların kullanımına ilişkin teknik bilgiler de öğrendik. Karoft’un bu konuda bize ciddi teknik desteği oldu. Kendisine tekrar teşekkür ederiz.

Şarkılarda yoğun bir duygu ve hüzün var. Sanat ile hüzün ilişkisini anlatır mısınız?

Sanat bütün duyguların anası derler. Sanat ve hüzün de hep iç içedir. Yaşanan olaylar hiç de hafife alınacak olaylar değildi, uzaktan uzağa aldığın haberlere ruhunu ve aklını inandırmaya çalışmak hele hiç mümkün değildi. Hüzün bu yanıyla ağır bastı ve o hüzün bir anda şarkı olarak filizlendi, yeşerdi...Kahredici bir hüzün değildi tabi, öyle olmasına da izin vermedik, hüzün öfkeyi kıskandıracak okyanuslara dönüşsün istedik. Bu sebeple elektro gitar, bas tınılar, davulları daha yoğun kullandık.

Hüzün diri olan yanın, duyduğun, gördüğün yanındır, ve ona pozitif şekil verebildiğin noktada üretime, sanata dönüşür diye düşünüyorum.

Albümünüzde ABD'de geçtiğimiz yıl ırkçı bir polisin katlettiği George Floyd'a ithaf edilmiş kürtçe bir şarkı var. Öyküsünü anlatır mısınız?

Evet, albüm içinde belki de en ilginç hikaye kurgusu olan şarkı bu ‘’Hevale Reş’’

ABD’nin Minneapolis kentinde 25 Mayıs 2020 tarihinde ırkçı bir polis tarafından boğularak katledilen George Floyd’a yapıldı bu şarkı. Kürtçe olmasının nedeni ise dışlanan ve yok sayılan Kürtler ve siyahiler arasında bir kader birliği oluşuydu. Paralel iki olay bizi bu hisse yönlendirdi. İstanbul Kilyos’ta yaşamını yitiren kürt gençlerine ait ve plastik kutuların içine adeta birer eşya gibi yerleştirilip kaldırım altına gömülen cesetler ve kaldırıma başı bastırılarak boğulan George Floyd...Ölüleri cadde ortalarında bırakılanlar... Diyarbakır'ın Dört Ayaklı Minaresinin altında başından vurulanlar... Çocuğunun cesedini buzdolabına saklayanlar... ‘’ Böylece iki farklı kıtayı bu şarkıda birleştirdi.

“Kardeşlik ormanında yürümeli her insan. Rengi ile, dili ile, kültürü ile, sesi ile var olmalı...

Bunların içinden dökülüp geldi o dizeler ve o notalar... ‘’Hevale Reş’’ bu kötülükler içinden doğdu bir kan çiçeği gibi...

İyiyi bulmak için... 

Almanya‘da yaşıyorsunuz. Almanya‘da yaşayan bir Anadolu sanatçısı olmak nasıl bir duygu? Üretiminizi neler tetikliyor bahseder misiniz? 

Sanatı ülkemiz ve kültürümüz adına üretmek ve temsil ediyor olmak gurur verici. Çünkü burada bizim müziğimiz beğeniliyor, gerek enstrüman tınıları ve çalımı gerekse söyleyiş, yorumlayış biçimi açısından çok etkili bulunuyor. Yaşadığımız şehirde çok farklı ülkelerden gelen müzisyenler var ve bir çoğu ile yaptığımız sohbetlerde Ülkemizde icra edilen halk müziği ritim yapısının ve melodik makamsal tınılarının çok farklı ve ayrıcalıklı olduğunu sıklıkla duyduk kendilerinden. Ve dinledikleri bir şarkıdan, sanatçıdan mutlaka bir örnek verebiliyorlar. Bağlamayı çok enteresan buluyorlar örneğin.

İnsanoğlunun günlük yaşam çelişkileri, kentleşme, doğa, ölüm, aşk, hasret ve toplumsal olaylar üretimimizi asıl tetikleyen temel temalardır. Üretimlerimize şekil verirken tetikleyici bir diğer güç ise halk ozanları, dengbejler, toplumsal konulara mercek tutan sanatçılar ve icracılar bir de onların üretimleri oldu. Bu bir nevi taklit etme, feyz alma şeklinde devam ediyor her üreten kişi için. Aslında İZ ismini kullanırken ki düşüncemiz birazda buradan geliyor. Üretimimizi tetikleyen kişi ve olayların izini sürmek gibi... Olayların İZ’ini sürmek ve bu olayları iç dünyamızda demlemek...

Şarkılarda çok farklı müzik katmanlarını ve türlerini görebiliyoruz. Örneğin albüm genelinde geleneksel bağlama tınısını da caz unsurlarını da görebiliyoruz. Bu zenginliği nasıl yakaladınız?

Konuları ve anlatacağımız hikayelerin etkisi, müziğe bakışımız, neyi nasıl anlatmak istediğimiz, gerek enstrüman seçerken, gerek söylerken hepsinde etkili oldu.. Bir de enternasyonal düşünme ve yaşama biçimi. Bu en etkili olandı... Geleneksel özden kopmadan bugün ile bağları kurmak önemli diye düşünüyorum. O zaman yapmış olduğun eserin sanatsal değeri daha zengin olur. Bu konuda sevgili müzisyen dostumuz Christian Walter’i unutmamak gerekiyor tabi. ‘’Hevale Reş’’ şarkısı tamamen onun duygu dünyası ve müzikal bilgi birikimi ile şekillendi. Hikayeyi bizden dinledi ve olayın geçtiği yer, kişiler, müzikal kültürü de süzerek bu güzel şeklini verdi. Biz şarkıyı dinlerken ayaklarını bir ahenkle yere vura vura dans eden Afrikalı kadınlar canlandı gözümüzde... Diğer yanda Saksafonun Kürtçe bir ağıt yaktığını duyduk....

Bu albüm dışında başka çalışmalarınız var mı?

Evet var. Almanya’nın Saksonya eyaletinde hayata geçirilecek bir proje var. Proje göçmen müzisyenlerin üretimlerinin yer alacağı bir Plak projesi. Hewale Reş şarkısı bu yayınlanacak Plak projesinde yer alacak. Şarkı burada ırkçılığa karşı sanatsal bir üretim olduğu için de çok ilgi gördü. Plak Aralık ayında yayınlanacak ve akabinde Dresden’de bir plak tanıtım konseri yapılacak. Ayrıca bu şarkıya bir de klip çekme düşüncemiz ve girişimlerimiz var.

Müzisyen dostumuz İrşad Aydın’ın yakın zamanda yayınlamayı düşündüğü albümü öncesi yine onun çalışması olan bir şarkıyı birlikte söyleyip yayınlayacağız.

Bir diğer çalışmamız ise sevgili müzisyen dostumuz Erdem Pancarcı ile olacak, sözü ve müziği bize ait olan bir şarkıyı kendisi düzenledi ve hatta kayıtları da bitti. Birde ’’İZ’’ albümümü adına atfettiğimi belirttiğim ağabeyim için yaptığım bir beste var onu da yine Pancarcı ile hazırlamayı planlıyoruz. Bunların haricinde de taslak niteliğinde bir kaç bestemiz daha var. Bu albüm yoğunluğundan dolayı zaman ayıramadık bunlara.

Ayrıca KüKo Sound adında bir grubumuz var Anadolu Rock, Anadolu Pop ve Jazz repertuarı olan, burada yaz döneminde epeyce konserler verdik festivallere katıldık. Yine grubumuzun katılacağı konserler de var. Biraz pandemi koşullarına göre de hareket etmek zorunda olduğumuz için henüz kesin bir tarih söyleyemiyoruz.

Son olarak, albüm çalışmasına emeğini katan tüm müzisyen arkadaşlarımıza ve bu röportajı gerçekleştirdiğiniz için başta size, Duruş Gazetesi emekçilerine de çok teşekkür ederiz.

Son Güncelleme: 16.11.2021 08:27
Yorumlar
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.