AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kararıyla Marmara Denizi ve Adalar Özel Çevre Koruma Bölgesi olarak ilan edildi. Erdoğan'ın imzasıyla Resmi Gazete'de yayımlanan karara göre Marmara Denizi ve Adalar Özel Çevre Koruma Bölgesi'nde 1989 tarihli ve 383 sayılı kanun hükmünde kararname (KHK) hükümlerinin uygulanacağı belirtildi.
Karara göre, İstanbul'un Adalar ilçesi (Prens Adaları) ile Balıkesir'in Erdek ve Marmara ilçeleri sınırlarındaki mevcut her ölçekteki plan, plan kararları ve projeler konusunda söz konusu KHK hükümlerine göre yapılacak değerlendirme sonuçlanıncaya kadar herhangi bir uygulama yapılamayacak.
Bölgedeki faaliyetlerle ilgili tedbirlerin alınması, kontrolü ve izlenmesi yetkisi de Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na ait olacak. Belirlenen bölgede mevzuat hükümlerine göre çevrenin araştırılması, korunması ve izlenmesine ilişkin belirlenecek usul ve esaslar ile bunların yansıtıldığı planlar bakanlıkça hazırlanıp onaylanacak. Söz konusu usul ve esaslar çerçevesinde bölgedeki faaliyetlerle ilgili tedbirlerin alınması, kontrolü ve izlenmesi yetkisi de bakanlığın olacak.
Marmara Denizi ve Adalar Özel Çevre Koruma Bölgesi'nde bu kararın yayımı tarihinden önce onaylı planlarına veya mevzuata uygun olarak ruhsatı alınmış ve inşaatı su basman seviyesinde tamamlanmış yapıların inşaatına ruhsat ve eklerine göre devam edilecek. Bölgede noktasal ve/veya yayılı olarak atık su deşarjları, debisine bakılmaksızın deşarj standartları sağlanarak yapılacak.
Daha önce de ‘doğayı koruma’ adı altında koruma bölgesi ilan edilen yerlerde yapılaşmanın önünün açılmasının ardından Adalar hakkındaki bu karara tepki büyük oldu. Ayrıca söz konusu kararla birlikte İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin (İBB) yetkileri de elinden alındı.
DOĞA BAHANELERİ
Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği’ne (TMMOB) bağlı Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi Başkanı Esin Köymen, “Sınır olarak alınan yer kıyı kenar çizgileri, bu nedenle sadece su yüzeyleri değil, Marmara Denizi’ndeki tüm adalarla birlikte kıyı kenar çizgisine kadar olan tüm alanlarda planlama yetkisi doğrudan doğruya Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na geçti” dedi.
Bölgelerin her ne kadar doğayı korumak amacıyla ‘Özel Çevre Koruma Bölgesi’ ilan edildiği söylense de geçmişteki uygulamaların bunun tam aksini gösterdiği söyleyen Köymen, şunlara dikkat çekti: “Sit dereceleri değişikliklerini incelediğimizde, sürekli olarak yapılaşmanın önünü açan derece düşürmeleri yapıldığını görüyoruz. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nca şimdiye dek yapılan Kanal İstanbul, Yassı Ada, İstanbul ve Çanakkale Boğaz çevresindeki sit dereceleri değişiklikleri gibi planlama, uygulama ve karar örnekleri karşımızdayken yeni yapılan bu düzenlemelerle korunacak alanlarda yeni sorunların ve yapılaşma risklerinin yolunu açabilecek niteliktedir.”
Yapılan uygulamaların halktan gizlendiğini aktaran Köymen, “Üstelik yeni sit derecelendirmelerine esas teşkil eden ‘Ekolojik Temelli Bilimsel Raporlar’ kamuoyuyla ve bilim çevresiyle de paylaşılmıyor. Yani derece değişikliklerinin ‘bilimsel’ gerekçeleri saklanıyor” diye konuştu. Köymen, yerel yönetimlerin bu konuda dışlanmaması ve evrensel koruma ve hukuk kurallarını yok sayan bu düzenlemenin geri çekilmesi gerektiğini de ifade etti. Çevre Hukukçuları Ağı Koordinatörü Fevzi Özlüer ise kararla birlikte Marmara Denizi’ne kayyum atandığına dikkat çekti. Belediyelerin seçimle elde ettiği plan yapma yetkisinin merkezi idarenin kararıyla ortadan kaldırıldığının altını çizen Özlüer, şöyle konuştu: “Bu karar Anayasa’ya aykırı. Mahalli müşterek nitelikle, bölge belediyelerinin iş birliği ile çözülmesi gereken sorunların merkezi idarenin uhdesine alınması son 3 yılda giderek hızlandı. Bunun İstanbul açısından daha özel bir anlamı olduğunu düşünüyorum. Daha önce de 6200 sayılı DSİ kanunu ile Cumhurbaşkanı kararı ile açılan su kanalları için arazi toplulaştırılması yapılmasına yönelik bir düzenleme yapılmıştı. Bu düzenleme ile de öncelikle Kanal İstanbul etrafındaki arazilere el konulmasının yolu açılmıştı. Diğer düzenleme de Orman Kanunu’na konuldu ve orman içinde bir küçük yapı dahi olsa orman vasfından o yerin çıkartılması düzenlendi. Orman alanları, orman olarak satılabilir hale geldi. Bunu karbon piyasaları için ticari mal hazırlığı olarak görüyorum… Aslında bu iki düzenleme ile İstanbullunun ve hatta tüm Marmara Bölgesi’nin suyuna ve ormanına el konulmuştu. Şimdi de denizine el konuluyor. Bu yerel yönetime, demokrasiye ve ekolojiye kayyum atamaktır.”
İBB’NİN YETKİSİ ALINDI
İBB İmar ve Şehircilik Daire Başkanı Gürkan Akgün ise karara sosyal medyadan tepki gösterdi. Twitter hesabından açıklama yapan Akgün, şöyle yazdı: “Doğal sit ve kıyı alan zaten Bakanlıkta. Şimdiye kadar olan projeler İBB tarafından yapıldı, proje kararlarının onanması için meclise gönderildi. Bu kararla artık, İBB ve ilçe belediyesi bütün yetkisini kaybetti! Doğanın korunmasında beraber çalışılması gerekir. İBB’den yetkilerin alınması doğaya yönelik bir önlem değil. Marmara Denizi’nin korunması son derece hayati! Ama Marmara Denizi’ni kirleten Adalar değil. İmar planlarının yetkisini alarak da bu gidişata önlem almak hiç mümkün değil. Kurumlar arası eşgüdüm, strateji planı, bütünleşik kıyı yönetimi gerekli. Ve bunları yapmaya engel de yok!”
İBB’NİN DEFALARCA ÖNÜ KESİLDİ
İBB’ye yapılan engelleme yalnız bu kararla sınırlı değil. İBB Başkanlığı’na Ekrem İmamoğlu’nun seçilmesinin ardından yapılan bazı engellemeler şu şekilde:
• Taksim Gezi Parkı, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin mülkiyetinden alınarak Sultan Beyazıt Hanı Veli Hazretleri Vakfı’na geçti. Böylece Taksim Meydanı projesi engellendi.
• 6 bin yeni taksi projesi UKOME tarafından 10 defa engellendi.
• İhtiyaç sahibi yurttaşlara yardımla ilgili yönetmelik değişikliği AKP oylarıyla engellendi.
• İBB’nin devralmak istediği TCDD’ye ait tarihi Haydarpaşa ve Sirkeci garları ihalesine katılması engellendi.
• Galata Kulesi, İBB’den alındı.
• İçişler Bakanlığı, İstanbul Vakfı’nın kurban bağışı toplamasını engelledi.
• Metro için alınan krediler bakanlıkta, aylardır onay bekliyor.
• İBB’nin pandemide topladığı bağış hesaplarına bloke kondu.
• Cemevlerine ibadethane statüsü verilmesi teklifi, İBB Meclisi’nde AKP ve MHP oylarıyla reddedildi.
• Hiçbir kamu bankası İBB’ye kredi vermedi, geri dönüş yapılmadı.
• Birinci derece deprem bölgesi olan Bahçelievler için, deprem komisyonu kurulması önergesi, İBB meclisinde AKP’li meclis üyelerinin oylarıyla reddedildi.
• Adalar Kaymakamlığı, İBB’nin özel ürettirdiği çevre dostu 60 elektrikli aracın kullanımına izin vermedi.
• İmamoğlu’nun inceleme talimatı verdiği AKP dönemine ait 40 yolsuzluk ve usulsüzlük soruşturma dosyasına İçişleri Bakanlığı el koydu.
ÖZEL ÇEVRE KORUMA BÖLGESİ NE DEMEK?
Akdeniz'in Kirliliğe Karşı Korunması Sözleşmesi’nin taraf ülkelere getirdiği bir yükümlülük gereği ülke ve dünya ölçeğinde ekolojik öneme haiz ancak sanayi, turizm ve yapılaşma gibi baskılar nedeniyle bozulma veya yok olma riski altında oldukları için Bakanlar Kurulu Kararı ile özel koruma altına alınan alanlar. (BirGün / Berkay Dündar)