İşte Kılıçdaroğlu'nun açıklamalarından satırbaşları:
Az önce Başbakanı dinledik. Sayın başbakana göre sorunumuz yok. Çiftçilerin durumu da iyi. Ama ben alanda öyle görmüyorum, sorun var.
Ben gençliğimden de hatırlıyorum. Çiftçiler hayatından memnundu. Bana şu edebiyatı kimse yapmasın: Eskiden destek yoktu, biz geldik destekleri başlattık.
Hükümetin hazırladığı programdan örnek veriyorum:
Zeytinyağına AB’de destek: 1.35 Euro (400 kuruş), Türkiye’de 70 kuruş.
Hollanda Konya’dan küçük doğru. Konya’dan küçük bir devlet 112 milyar dolar ihraç yapıyorsa devasa Türkiye neden 14 milyarda kalıyor?
Hollanda’nın ekonomik büyüklüğüne bakalım. Dünyadaki ilk 20 ülke arasında 18. Sırada. Türkiye 19. Sırada. Neden? Bir Allah’ın kulunun çıkıp anlatması lazım.
Bağımsız bir kuruluş anket yapmış 26 ilde. Çiftçilere geçinebiliyor musun diye soruyorlar. Çiftçilerin yüzde 65’i geçinemiyoruz diyor. Manisa’daydım. Çiftçilerle konuştum. Üzüm üreticilerinin çektiği sıkıntıları biliyorum. Bir yıl önce 5 lira fiyat verdikleri üzüme bir yıl sonra 2.5 lira fiyat veriyorlar. Ben ülkede herkesin alın terinin karşılığını almasını istiyorum. Nokta. Çiftçi ne yapıyor? Ekmiyor. Zarar ediyorum diyor.
Ermenek’te bir kadının söylediğini asla unutmuyorum: ‘’Eskiden tarım vardı. Tarımı bitirdiler. Kocalarımız yeraltında madene mecbur kaldılar. Şimdi bizlere kim bakacak. Onlar öldü’’
ALIN TERİNİN KARŞILIĞINI VERECEKSİN
Çiftçi köylünün efendisidir eyvallah. Birini efendi yapmak istiyorsan önce onun alın terinin karşılığını vereceksin. Birine muhtaç etmeyeceksin.
İthalat oluyor. Sayın genel başkan ithalat istemiyoruz dediğinde salondan alkış koptu.
İthal bir anlamda bizim çiftçimize karşı şantaj unsuru olarak kullanılıyor.
2003-14 devletin resmi rakamları Türkiye’nin tarım ve gıda ithalatına ödediği para 350 milyar. 44 milyar lira sadece 2014’de ithal ettiklerimiz. Bunun yarısını bizim çiftçilerimize ödeselerdi… 103 ülkeden tarım ürünü ithal ediyoruz.
Türkiye iyi yönetilseydi bu tablo tersine olurdu. Sanıyorlar ki biz gidip çiftçi ile konuşmuyoruz. Biz sadece oturup ahkam kesiyoruz. Hayır arkadaşlar. Çiftçiye de ziraat odalarına da gidiyoruz.
Don olunca önceden haber veriyormuşuz. Zaten yapmak zorundasın. Meteoroloji senin elinde. Haber verdin de ne oldu. Zarar olmadı mı? Oldu. Sen bana o zararı nasıl karşılayacaksın onları söyleyeceksin.
Buğday üretilirken neden ithal ediyorsun? Samanı, arpayı, pamuğu anlamak mümkün mü?
Hayvancılık… Gidelim bakalım Balıkesir’e, Trakya’ya. Hayatından memnun mu?
Urfa’ya da gittim. ORadaki canlı hayvan pazarına da gittim. Benim dışımdaki hiçbir genel başkanın oraya gitmediğini de biliyorum.
Fransız tarımına yaptığı katkılar nedeniyle bizim bakanımıza şövalye nişanı verdiler. Sizin çiftçiniz batsın. Ne olacak? Fransızların derdinde mi?
Bu ülkede düzgün siyaset eksik. Siyasetçi cebini düşünürse zarar eden sizsiniz.
Bizim istediğimiz Türkiye bu.
Tohum konusunda doğru önemli adımlar atıldı. Karpuza, marul, ıspanaka kadar hepsinin tohumu ithal ediliyor. 556 milyon 2014’de ödediğimiz para. Tohumcuların hangi tekeller tarafından yönetildiğini siz de biliyorsunuz ben de.
Bu ülkenin insanı ekecek, kazanacak. Üretecek.
Köylüler isyan ediyor elektrik fiyatlarından. Yol kapatıyorlar acaba birileri sesimizi duyar mı diye.
'TARIMDA TEŞVİKTEN SÖZ ETTİLER'
Tarımda teşvikten söz ettiler. Dünyanın hangi ülkesi olursa olsun tarım devlet tarafından özel korunur ve teşvik edilir. 2007’de Meclis’e tarım kanunu geldi. 21. Maddede der ki: Milli gelirin en az yüzde 1’i oranında her yıl tarıma teşvik verilir.
2014’de 17 milyar olması lazımdı tarımda teşvikin. 9 milyar verildi. Sizin alacağınız var. 7 yılda çiftçinin bu hükümetten alacağı 44 milyardır.
Genel başkanı neden dava açmıyorsunuz, 44 milyarınızı neden istemiyorsunuz diye eleştirmiştim. O da kendisine göre gerekçeler söyledi,. Herhangi bir çiftçi arkadaşımız dava açarsa kazanır. Kanun verilebilir demiyor, verilir diyor.