M.C.G: Merhaba abi öncelikle hoş geldin hatırladığım kadarıyla yola çıkmadan önce gezi direnişinde Türkiye’deydin. İlk önce sen haziran direnişiyle ilgili ne düşünüyorsun ve hemen sonra çıktığın gezide Tayland da ayaklanmalara denk gelişinle başlayalım.

S.A: Evet Gezi sürecinde İzmir’deydim. aslında çok basit sen de biliyorsun ki herkesin a politik olarak gördüğü gençlerin başlattıkları direniş herkesi şaşırttı ama Fransa banliyölerinde ayaklanan gençlik hareketini hatırlamıştım gezi direnişi döneminde.  Aslında farklılıklar olmasına karşın ikisinin ortak noktası bence artık insanlar özellikle gençler kendileri adına başkalarının karar vermesini ve dikte etmesini istemiyor. Tabi süreç bununla birlikte çok farklı yerlere geldi ama bence özünde ilk bahsettiğim şeyin katkısı çok büyük.

M.C.G: Şimdi gelelim üç aylık geziye.

S.A: Valla sen buradaydın ben gittim geldim. Nerden başlasak ilk önce buradan Malezya’ya uçakla geçtim. Malezya’dan otobüsle 1500 km yol yaparak Tayland’a geldim.

M.C.G: Bende oraya gelecektim Tayland’a protestoların ortasında buldun sanırım kendini. Tayland’a ayaklanan halkla birebir görüşme sohbet etme imkânın oldu mu?

S.A: Olaylar eski başbakan Thaksin Shinawatra şimdiki başbakanın kardeşi adı yolsuzluklarla anılmaya başlayınca ısınmaya başlıyor biliyorsun sende sonra silahlı kuvvetlerin ağırlığını koymasıyla yurt dışına kaçıyor. Şimdiki durumdaysa daha sonra seçimle Başbakan olan kız kardeşi Yingluck Shinawatra’nın abisini ülkeye geri getirmeye çalışmasıyla Halk ayaklanmış. Ben oradayken Direnişçiler Hükümet binasının yollarına çadırlar kurup yolu kapatmışlardı.

M.C.G: Halk tam olarak ne istiyor?

S.A: Yolsuzluklardan dolayı hükümetin gitmesini. Sokakta konuştuğum insanlar Eski Başbakan Thaksin’in daha önce polis memuru olduğunu ve başbakan olduktan sonra inanılmaz bir servete kavuştuğunu söylüyorlar. Tabii şimdi başbakan olan kardeşi onu geri getirmeye kalkınca film kopuyor.

M.C.G: Tayland da dolaşırken giydiğin tişörtün rengiyle ilgili küçük bir sorun yaşamışsın galiba.

S.A: (Gülerek) Evet Tayland da geldiğimde üstümde kırmızı tişört vardı meğerse kırmızı giyenler Hükümet taraftarlarıymış direnişçilerse mavi ya da sarı renk giyiniyormuş. Ben direnişçilerin arasında kırmızıyla dolaşırken bir direnişçi çok nazik bir şekilde yabancı olduğumu anlayarak kulağıma eğilip üstünüzdeki tişört hükümet taraftarlarının rengi onu değiştirseniz iyi olur diye uyardı. Kendime tişört almak için Pazar yerine gittiğimde bir kadında üstümdeki tişörtü göstererek yüzünü buruşturdu. Sonra hemen Pazar yerinde Budist rahiplerin rengi olan kavuniçi bir tişört alınca rahatladım.

M.C.G: Direnişçilerin bulunduğu alan nasıldı?

S.A: Herkes İ.M.C kurmuş herkes birlikte direniş alanına yemek giyecek ilaç getiriyor, herkes her şeyi paylaşıyordu. Tayland’dan ayrılırken çok kararlı bir halk vardı umarım biran önce barış içinde bir çözüme ulaşırlar.

M.C.G: Tayland’dan sonraki ilk durak neresiydi?

S.A: Tayland’dan nehirden tekneyle Laos’a geçtim. Laos’ta indiğim yerden 5 km uzaklıktaki otobüs garına yürüdüm. Tabii yolda beni gideceğim yere götürmek isteyenler, taksiler rahat bırakmadı ama ben görerek ve fotoğraf çekerek gezmeyi sevdiğim için kabul etmeden yürüyerek gittim. Otogara vardığımda oradan otobüsle Çine yakın Tribal yerli köylerini gezmek için Luan Hamtha’ya geçtim. Güney Laos’tan da otobüsle ver elini Kamboçya’nın Battambang bölgesine.

M.C.G: Kamboçya uzun yıllar emperyalizmin ablukasında yaşadı ve insanlar büyük acılar çekti. Sanırım daha önce fotoğrafını çektiğin bir kız çocuğunun ve bir kadının fotoğraflarını da bu gidişinde onlara hediye ettiğindeki sevinçleri bu ablukanın travmaları.

S.A: Evet o anlar harikaydı yolda giderken daha önce gezdiğim köyü arıyordum bir adama daha önce fotoğrafını çektiğim kadının fotoğrafını gösterdim tesadüfe bak ki sorduğum adam kardeşi çıktı. Hemen beni alıp yanına götürdü, fotoğrafı verdiğimde gözlerindeki yaşı görünce şaşırdım. Yaşadıkları bu kadar acıdan sonra insanların duygulanabileceğini düşünmüyor insan. Çünkü yapılan hesaplara göre 1944 ile 1973 yılları arasında ABD’nin sadece Laos’a attığı bomba 1,9 milyon ton düşünsene 2.Dünya Savaşında atılan 2,2 milyon ton bombaya eşit neredeyse, üstelik bu kadar bomba sadece bir bölge için. İnsanın hala tüyleri diken diken oluyor burada dolaşırken.

M.C.G: Seni de fazla tutmak istemiyorum abi bu kadar dolaşıyorsun çok paran var heralde?

S.A: İnsanlarda aynı şeyi söylüyor ama hiçte göründüğü gibi değil. Mesela 13 Ocakta gezide 3000 km yol yapmışım ve bir hesap yaptım buraya kadar ne kadar harcadım diye yol-konaklama-yemekle birlikte 3000 km toplam 716 dolar harcamışım. Genellikle de hostel’lerde kalıyorum gezerken. Yani gezi süresince hesapladığımda günlük ihtiyacım için hepsi içinde 10 dolar yetiyor. Herkese bir sırt çantası edinip yollara düşmesini öneririm. Gezdikçe dünyanın sıkıştığımız günlük hayatta olmadığını anlıyorsunuz.

M.C.G: Harika bir çay sohbeti oldu. Yeni gezi konuşmaları ve fotoğraflarla buluşmak üzere. Yolun açık olsun abi.