Akdeniz dünyanın en büyük iç denizidir. Avrupa, Afrika ve Asya kıtalarının buluştuğu yerde, yüzyıllar boyunca ulaşım, ticaret ve turizmin merkezi konumunda olmuştur. Geçmişten bu güne çok sayıda medeniyete ev sahipliği yapan Akdeniz Havzası, tarihi ve kültürel zenginliklerinin yanında, küresel ölçekte önemli 200 ekolojik bölgeden biridir ve pek çok deniz canlısının da yaşam alanıdır.  Tüm dünya üzerinde var olan deniz canlılarının yaklaşık %6’sını barındırır ve bunların nerdeyse %29’u endemiktir, yani dünyada Akdeniz Havzası dışında başka hiçbir yerinde bulunmaz. 

Akdeniz’e bağlı turizm, balıkçılık ve diğer faaliyetler küresel GSYİH’nın yaklaşık % 20’sini temsil eden en az 450 milyar ABD doları tutarında bir yıllık ekonomik değer üretiyor ve milyonlarca işi destekliyor. Ve bu denizcilik ekonomisi hala hızlı büyüyor. Akdeniz’in gayri safi denizel hasılasının (GSDH) büyük bir kısmı (%92) turizmden elde ediliyor. Kıyı turizmi tek başına yıllık 300 milyar Amerikan doları değerinde üretim sağlıyor. Bu rakamı 110 milyar dolarlık üretimiyle deniz turizmi takip ediyor. Balıkçılık ve su ürünleri, yıllık yaklaşık 8 milyar dolarlık üretimle GSDH’nin kabaca %2’lik bir kısmını oluşturuyor ama bunların bölgesel önemi ülkeden ülkeye büyük farklılık gösteriyor.

Akdeniz, uzun yıllar boyunca kontrol dışı ve haddinden fazla ekonomik faaliyete maruz kalmasının ardından, bugün kirlilik, iklim değişikliği, yabancı istilacı türler gibi pek çok sorunla karşı karşıyadır. Ekosistemi ve sağladığı hizmetler hızla bozularak, ekonomimizi ve denize bağımlı insanların yaşam biçimlerini olumsuz etkilemeye atmaya başladı. Buna “mavi altına hücum” deniyor: turizm, kıyı gelişimi, denizcilik, su ürünleri yetiştiriciliği, petrol ve gaz üretimi, madencilik ve açık deniz rüzgâr enerjisi önümüzdeki yıllarda Akdeniz’de çarpıcı bir şekilde artacak. Bu faaliyetler gerektiği gibi düzenlenmez ve sorumlu bir şekilde yönetilmezse, ekonominin ve insanların geçim kaynaklarının nihayetinde dayandığı doğal varlıklara altından kalkılamayacak şekilde zarar verebilirler.

WWF’nin yaptığını çalışmalar bize Akdeniz’in gelecekteki 15 ila 20 yıl içinde nasıl görüneceğini gösteriyor. Buna göre bölgedeki deniz trafiğinde, kısmen Avrupa ile Asya arasında artan ticarete bağlı bir artış bekleniyor. Petrol taşımacılığının da 2025 yılına kadar 750 milyon tona çıkması söz konusu (2006 yılında bu miktar 500 milyon ton civarındaydı), ki bu her yıl 6.700 tankerin denizde olması anlamına geliyor. Bölgesel enerji talebi de artmaya devam ediyor; denizde petrol ve gaz arama anlaşmaları Akdeniz’in %20’sinden fazlasını kapsıyor ve olası yeni anlaşmalar da Havzanın bir başka %20’lik kısmına talip. Su ürünleri üretiminin de yılda %112’lik bir artışla, 280.000 tondan 600.000 tona çıkması bekleniyor. Bu düzeyde bir büyümenin en sonunda mekan ve diğer kaynakların kullanımına ilişkin anlaşmazlıklarla ve hatta çatışmalarla sonuçlanması kaçınılmaz.

Kaynak kullanımındaki ve azalan kaynakların yönetilmesindeki şimdiki durumu, ekonomik güvenliği artıracak, geçim kaynaklarını iyileştirecek ve Akdeniz’deki canlı türlerini ve habitatlarını gelecek nesiller için koruyacak sürdürülebilir bir yaklaşıma dönüştürmek için acil eylem gerekiyor. Bu nedenle WWF, denizin sağlığı ile insanların zenginliğinin el ele gittiği, sürdürülebilir ve kapsayıcı bir mavi ekonomi için harekete öncülük ediyor. 

WWF’nin “Akdeniz Ekonomisini Canlandırmak: Sürdürülebilir bir gelecek için eylemler” raporu, bizi Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerine ulaşma yoluna koyacak gerçek anlamda sürdürülebilir bir mavi ekonomiye ulaşma ihtiyacını ortaya koyuyor. Çalışma, ekosistemin çökmesini önlemek ve Akdeniz ve ona bağlı 150 milyon insan için sürdürülebilir bir gelecek sağlamak için acil eylem gerektiren stratejik öncelikleri sunuyor.

Akdeniz’de sürdürülebilir bir ekonomik modele ulaşmada, her biri Birleşmiş Milletler’in Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri üzerine kurulu altı tane stratejik öncelik sunuluyor:

1.Bütünleşik ve ekosistem temelli deniz planlaması ile yönetiminin uygulanması

2.Sürdürülebilir bir Mavi Ekonomi yaklaşımının benimsenmesi

3.İklim değişikliğine karşı dirençli ve karbon-nötr ekonomi modellerinin oluşturulması

4.Kamu ve özel finansman yoluyla doğal varlıkların sürdürülebilir üretkenliğinin açığa çıkarılması

5.Kitlesel turizmin ayak izinin azaltılması ve daha sürdürülebilir turizm modellerine doğru yol alınması

6.Balıkçılık sektöründe sürdürülebilirliğin sağlanması

Akdeniz insanların kültürlerinin ve kimliklerinin vazgeçilmez bir parçası ve gerek ekonomik refahımız, gerekse sağladığı diğer yararlardan elde ettiğimiz varlık nedeniyle Akdeniz’e bağımlıyız. Ancak, vahşi kalkınma ve insan baskısı; kirlilik, habitat kaybı ve aşırı avlanma, deniz sağlığına ağır zarar vermiş, Akdeniz’deki varlıkları ciddi derecede tahrip etmiştir. Sanayi kuruluşlarının, hükümetlerin, sivil toplumun ve diğer paydaşların, mevcut kalkınma modelini değiştirerek, sağlıklı ve üretken deniz varlıklarına dayalı Akdeniz için Sürdürülebilir Mavi Ekonomi’ye dönüşüm için harekete geçmeleri gerekiyor. r